Ülke ve toplum olarak, birçok sorunumuz var. En başta tabi ki Kıbrıs sorunu, bunun yanında ekonomik sorunlar ve günlük yaşamdaki diğer sorunlarımızda, hayatımızda önemli yer tutuyor. Her şeyin bir zamanı var. Mesela önümüzdeki yıl hem Cumhurbaşkanlığı hem de yerel seçimler için sandık başına gideceğiz. Kıbrıs konusundaki gelişmeler, görüşme süreci ve buna bağlı olarak çözüm çabaları birazda seçime endeksli olarak önümüzdeki günlerde daha da hızlanacak. Bu noktada 2010 yılı gerçekten çok önemli bir yıl olacak. Bizler ek mesailer, maaşlar, eylemler, grevler, KTHY nasıl kurtulur, cezaevi nasıl ıslah olur, Türkiye Cumhurbaşkanlığı yarışında kimi destekler gibi soruların cevabını kendimizce ararken dünyanın başka başka yerlerinde, başka insanlar dünyayı ve kendilerini kurtarmanın derdinde.
Bunları ve bize yansımalarını, tabi ki zaman içerisinde yaşayıp göreceğiz. Önümüzdeki yıl ve önümüzdeki yıllarda, kendi sorunlarımız dışında, başka önemli olaylara da tanık olacağız. Hem de sadece bizim ülkemizle ilgili değil. Tüm dünyayı ilgilendiren ve tüm insanlığın yeryüzündeki kaderini etkileyecek olaylar kapımızda. Önceleri ozon tabakasının delindiği haberlerini duyduk ne olduğunu anlamaya çalışırken, dünyanın hızla ısındığı ve buzulların eridiği haberleri artarak devam etti ki hala devam ediyor. Bunun yanında nesli hızla azalmaya hatta tükenmeye başlayan canlılar, dünyamız nereye gidiyor sorusunun insanoğlunun içini kemirmesine sebep oldu. Uzmanlara göre gelişmeye başlayan, sanayileşme adına ilerlemeler kaydeden ülkelerde kirlenme ve buna bağlı olarak da doğanın gördüğü zarar çok fazla, bu ülkelerin bu zararı önlemek için daha fazla kaynak ayırması gerektiği de yine uzmanların üzerinde durduğu bir konu. Bu konunun ciddiyetini anlayan, birçok ülke ve uluslararası kuruluş bu konu ile ilgili önerileri ve önlemleri almak için ortak konferanslar, toplantılar ve zirveler düzenliyor. Yani çareler arıyor. İlk ciddi adım 1996 yılında, bazı sanayileşmiş ülkelerin “Kyoto protokolünü” imzalamasıyla atıldı. Bu protokol 2012 yılında sona erecek. Bu protokolün sona ermesinden sonra izlenecek yol haritası 7.12.2009 tarihinde Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da başlayan ve 193 ülke temsilcisinin katıldığı İklim zirvesin de belli olacak. Kyoto protokolünce yapılması gerekenlerin yapılıp yapılmadığı tartışılırken çevreciler Kopenhag zirvesine katılan ülke temsilcilerine tüm insanlık adına çağrı yapıyor “Bu zirve son umut”. Elbette ülkemizde de alınması gereken önlemler vardır. Öncelikle bu bir avuç coğrafyanın bize düşen kısmında daha fazla geç kalmadan, ciddi ve bilinçli adımlar atmalıyız. Araçlardan çıkan gazlardan, betonlaşmanın kontrolünden doğanın kirlenmesinden, tahrip edilmesinden ve tabi ki fabrika bacalarına takılması gereken filtrelerden başlayabiliriz. Birey olarak atılacak adımlar, toplum geneline yayıldıkça bu konudaki başarıda artacaktır. Adamızın doğallığını henüz kaybetmemiş olması bizim için önemli bir şanstır yani önlem alabiliriz. Zamanın ne kadar çabuk tükendiğini söylememe gerek yok bir an önce çareler üretmeliyiz, iş işten geçmeden.