MEMLEKET İSTERİM

Herkesin hayalleri vardır. Hayaller olmazsa, yaşamanın bir anlamı yoktur. Her ne kadar hayallerini gerçekleştiren çok az insan olsa da erişilmeze ulaşma isteği, insanoğlunun doğasında var.

Herkesin hayalleri vardır. Hayaller olmazsa, yaşamanın bir anlamı yoktur. Her ne kadar hayallerini gerçekleştiren çok az insan olsa da erişilmeze ulaşma isteği, insanoğlunun doğasında var. Hayaller, arzular yere ve zamana göre değişir. Mesela, benim hayalim ülkemin, yani Kıbrıs’ın tüm güzelliklerini yaşayabilmek, bu adanın sunduğu tüm nimetlerden, yasaklanmadan, kimseden korkmadan, kimseden izin almadan faydalanmak. Bu mümkün mü? Bu günkü şartlarda, tabii ki hayır. Ama bu benim hayalim.

Güney Kıbrıs’tan 1974 sonrası kuzey Kıbrıs’a göç eden birçok insan, doğup büyüdüğü, hayatının önemli bir bölümünü geçirdiği topraklardan, kendi iradesi dışında gelişen olaylardan dolayı ayrılmak zorunda kaldı. Daha fazla toprak, daha fazla çıkar, tehdit ederek, baskı uygulayarak ve en sonunda katlederek, değişmeyen nihai amaca ulaşma düşüncesi Kıbrıs’ı bu günlere getirdi. Güneyde birçok malı, mülk bırakan insanlar kuzeyde tazmin edilmeye çalışıldı. Birçok haksızlık yapıldı, bu benim iddiam değil, bunu seslendiren insanların sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Güneyde hiç malı olmayana kuzeyde daha fazla mal verildiği, hak edenin ise hakkını alamadığı, 1974’ten bu yana 36 yıl geçmesine rağmen hala tartışılıyor. Ben, 1975 doğumluyum, ailemin düzen kurmak için çalışıp didindiği yıllarda, ben çocuktum. Çeşitli yerlerde, kalınacak bir yer aranmasından sonra son durak Alayköy olmuştu. Rahmetli babama Alayköy’de boş olan bir ev seç, üzerine de “Tutulmuştur” diye yaz demişti o dönemin bir yöneticisi. Daha sonra üzerinde “KKTC taşınmaz mal koçanı” yazan resmi belge güvencemiz olmuştu. Ama her zaman için bir gün bu evden ayrılabilirim, düşüncesine hep aklımın bir köşesinde tutum. Çünkü Kıbrıs görüşmeleri devam ederken, her zaman için Alayköy Rum tarafına iade edilecek yerlerin başında geliyordu. Bu korkuyu yaşamayı, hak etmediğimi her zaman için düşünmüşümdür. Kendi hayatımdan, bu kesitleri, sizlere neden anlattım; Benim birkaç cümleyle özetlediğim bu olayları birçoğumuz yaşamıştır mutlaka. Beklenmesine rağmen Orams davasının sonucu deprem etkisi yaptı. AB müktesebatının geçerli olmadığı, kuzey Kıbrıs’ta İngiliz mahkemesinin aldığı bir kararın uygulanması isteniyor. Tek taraflı ve çelişkilerle dolu bir karar. Bugün gelinen noktanın, daha önceden yaşanacağı belliydi. Fakat hiçbir önlem alınmadı, ya da hiç olmazsa, insanlar uyarılmadı

Kıbrıs sorununun 1974’ten sonra başladığı ve Türkiye’nin adada işgalci olduğu iddiasını, uluslar arası alanda güçlendiren bu karar, benzer birçok konunun daha ileri taşınmasına da sebebiyet verecektir. İngiliz mahkemesinin bu kararı, kim ne derse desin tamamen siyasidir. Bu karar Kıbrıs’taki anlaşmazlığı daha da körükleyecektir. Benzer davalar ardı ardına gelecektir. Nitekim şimdide Dome otelin 1974 ‘ten önceki sahibi de aynı yolla dava açmaya hazırlanıyor. Bu saatten sonra kimse Rum tarafının masada istekli olmasını beklemesin. Çünkü her istediklerini sırası geldikçe elde ediyorlar, ne diye anlaşsınlar. Tüm bu gelişmeler görüşme sürecini anlamsız kılıyor. Çünkü ortada görüşülecek bir şey yok, tek taraflı iyi niyetle ancak buraya kadar. Rum yönetimi, çözüme iyi niyetle yaklaşsa, devam eden bu süreç de bu davaların geri çekilmesini sağlayabilirdi. Gelelim benim hayalime, yani ülkemin güzelliklerini doyasıya ve özgürce yaşama arzuma. Sanırım bunun için bir kırk yıl daha geçse, bu mümkün olmayacak.
Bu haber 722 defa okunmuştur

:

:

:

: