Bazı günler vardır ki, coğrafya ayırımı olmaksızın, birçok yerde özel kabul edilir. Mesela; Anneler günü, Babalar Günü veya Sevgililer Günü. Böyle günlerde, hiç hatırlanmayan insanlar hatırlanır. Unutulmaya yüz tutmuş anılar canlanır. Böyle günler toplumsal dayanışmayı artırır, günden güne zayıflayan bireysel ilişkileri ve aile bağlarını güçlendirir. Bu günde, öyle günlerden biri, 8 Mart Kadınlar Günü. Böyle özel günlerle ilgili pek yazı yazmıyorum. Bunun sebebi de bu günlerin adanmış olduğu insanları, senede bir gün değil her gün hatırlamak gerektiğine olan inancımdır.
8 Mart 1857 tarihinde, ABD’de bulunan bir tekstil fabrikasında, daha iyi çalışma koşulları için grev yapan işçiler, polisin müdahalesi ile fabrikada kilitli kalırlar, çıkan yangında çoğunluğu kadın olan 129 işçi can verdi. Ölenlerin cenaze törenine, yüz binden fazla insan katılır. Bu olay, bu günden sonra her yılın ilkbaharında anılmaya başlandı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 de 8 Mart tarihinin “Dünya Kadınlar Günü” Olarak kutlanmasını kabul etti. Erkek ve Kadın insan ırkının iki üyesidir. Fakat kadın erkeğin sahip olduğu haklara maalesef tarih boyunca sahip olamamıştır. Birçok ülkede, kadınlar istismar edilmiş, köle olarak satılmış, hor görülmüş, insani yönüyle değil kadınlığı ile yani vücutları ile cinsel bir meta olarak kullanılmıştır. Günümüzde, bu derece olmasa da kadınlara yönelik suç olayları azımsanmayacak kadar çoktur. Özellikle tecavüz, yani zorla cinsel ilişki ve fiziki şiddet uygulanması, kadınların en çok maruz kaldığı suçlardır. Ve ne yazık ki en gelişmiş ülkelerde bile bu suçlar, cezası en az olan suçlardır. Kadınlar dünya genelinde, eğitimden sağlığa bir çok konuda erkeklerden daha az imkan bulmaktadır.
Kadınlar sadece doğurganlık özelliği olan ve erkeklerin bazı dürtülerini tatmin etmek için yaratılmış varlıklar değildir. Kadınlar sırasında çok başarılı iş kadınları, çok başarılı yöneticiler, siyasetçiler ve toplumun ciddi bir kısmını oluşturan bireylerdir. Kadınların, toplumsal yaşamda daha aktif olmaları gerekmektedir. Sivil toplum örgütlerinde daha fazla görev almalıdırlar. Daha önceki yıllara göre çalışan kadın oranında ciddi bir artış vardır ki, olması gerekende budur. Bu hem kadınlarımızın müşterek hayata katkısı, hem de kendi maddi ve manevi bağımsızlığını kazanması açısından son derece olumlu bir olaydır. Ülkemizde, kadın hakları birçok ülkeye göre daha ileri seviyededir. Birçok alanda kadınlar, erkeler kadar söz sahibidir. Kadınlar, yani kadınlarımız, annelerimiz, eşlerimiz ve en önemlisi hayat arkadaşlarımızdırlar. Bu noktada bu köşenin yazarı olarak tüm kadınlarımızın Kadınlar Gününü kutlayarak yazıma son vermek istiyorum.