Aşk ve beyin

Güzel bir mayıs günü... Notlarımı karıştırıyorum. Biz yazanlar ve yazmayı sevenler her fırsatta notlar alırız, sağa sola bir şeyler yazarız.

Güzel bir mayıs günü... Notlarımı karıştırıyorum. Biz yazanlar ve yazmayı sevenler her fırsatta notlar alırız, sağa sola bir şeyler yazarız. Okunmuş ama okunmamış gibi duran kitapları sevmem... Bu yüzden bana ait her kitaba, yıldızlar koyar, bazı notlar düşerim.Hatta okuduğum kitapların pekçok sayfasında düşüncelerimi anlatan birkaç cümleyi, bazen yıllar sonra okuduğum olmuştur. O zamana geri dönüp neler yaşadığımı hatırlamaya çalışırım. Genellikle de aferin’lerim olur kendime... Elbette bu, kendimle barışık olduğumun göstergesidir. Hatalarımla kendimi kabul etmeyi bilirim.
Notlarıma bakarken, 28 Nisan’da YDÜ Konferans salonunda Prof. Dr. Mehmet Zülküf Önal’ın “ Beyin ve Aşk” ilişkisini anlatan konferansından notlara rastladım. Aslında o gün, orada öğrendiklerimi pekçok yerde, pekçok kişiye anlatma fırsatı buldum. Öğrenmenin bir başka şekli de işte bu anlatılardır... Kısaca, şimdi anlatacaklarım kendiliğinden derlendi ve toplandı. Bunu sizlerle de paylaşmak çok hoşuma gider. Öğretmenlikten gelme bir alışkanlık olsa gerek öğrenmeye bayılıyorum. Hoşlandığım fikir ve duyguları, beğendiğim bilgileri başkalarıyla paylaşmak da inanılmaz keyifli... Bir bakıma öğretme işte...
Nöroloji uzmanı Sayın ÖNAL, sunumunda ilk aşk şiirine Mısır’da bulunan tabletlerde rastlandığını anlattı. Aşkın insan beynini çok etkilediğini, etkilenen bölgeleri de şekillerle gösterdi.Aşkın kalple ilgili olmadığını ve matematiksel olarak beyinle algılandığını anlattı.Aşk, matematiksel olarak : 1+1= 3 eder(çocuk var) Ne enteresan değil mi?
Aşk, beyindeki 5 noktayı çok etkiliyor, hatta onları şaşkına çeviriyor da denebilir.
Sezgiler / hormonal denge/ dürtüler / doğurganlık/ unutmamak...
Kimilerine göre “ Aşk, bizi biz yapan güdüdür.” Aşkın moleküler yapısı olduğunu öğrendik. En önemlisi de kadın- erkek arasında beyinsel ve yapısal olarak inanılmaz farklılıkların olduğu... Evet, bir zamanlar çok popüler olan “ Kadınlar Venüs’ten Erkekler Mars’tan” kitabını okumayanımız yoktur. Orada da buna benzer şeyler öğrenmiştik. Hatta ARAGON, bu konuda şöyle demiş: “Aşk, bize güç veren tek özgürlük yitimidir.”
Yine notlarıma bakalım...
Kadınlar, erkeklerden % 11 daha fazla konuşuyor.
Kadınlar, olaylar ve düşünceler arasındaki bağlantıyı daha kolay ve üstün olarak kuruyor.
Kadın, doğru ifadeyi bulma, kendini doğru ifade etmede de erkeklerden daha üstün
Duygusal bağlamda ve hatırlama-hafıza konusunda da erkekten önde gidiyor kadın...
Kadınlar kirli sakal denilen görüntüden gerçekte hiiiiç hoşlanmıyormuş, bu erkeğin uydurmasıymış.
Kadın traşlı ve temiz erkeğe daha fazla güven duyuyormuş
Kadın aşkta daha mantıksalmış, güvenmediği erkeği yanına bile yaklaştırmazmış.
Gelelim erkeklere...
Erkeğin genlerinde saldırganlık fazla... Tecavüz suçlarını hep erkekler işliyormuş. Milyonda bir olayda kadın erkeği taciz edermiş.
Erkekler dakikada bir seks düşünürken kadınlar, gün boyunca 4-6 arası düşünüyor
İlk görüşte AŞK erkeklerde daha yaygın
Erkek görsel ve özellikle KOKUya karşı çok duyarlı...
Bu nedenle kadını çekici bulması için kadının parfümünü erkeğin seçmesi gerekiyormuş.
Gelelim evlilik konusuna...
Erkekler daha geç olgunlaştıkları için ideal evliliklerde erkek kadından en az 3,5 yaş büyük olmalıymış.
Sanki erkek kadını seçiyormuş gibi görünse de aslında, ilişkiyi belirleyen de kadınmış. O nasıl bir karar alırsa erkek ona uyarmış.
Kadın, kendisinden boyca daha uzun erkeği tercih edermiş. (koruyucu görünmesi)
Yapılan araştırmalara göre, aşık olan kadın olsun, erkek olsun, mantıklı düşünemiyor ve mantık algılamaları kapanıyormuş. Hani derler ya “ Aşk kapıdan girince, akıl bacadan uçar.” Aynen öyle yani...
Ancak Sayın Önal’ın annelik güdüsüyle ilgili araştırma ve açıklamaları inanılmaz güzel.... Kadınlarda ANNELİK inanılmaz boyutlarda ve bu erkekte hiç yok... Aşk, beyinde bazı noktaları bloke edip kapatıyor. Annede bu bloke işi, birkaç misli oluyor, söz konusu çocuğu ise... Çok çarpıcı bir de örnek veriyor:
Bir anne yanında top patlasa duymayabilir ama, yan odada yatan çocuğunun yatakta dönüşünü uykusunda bile hisseder, antenleri çocuğu için her an açıktır. Oysa baba, çocuğu ağlarken horul horul uyumaya devam eder, diyor...
Nasıl ama?... Hanımlar boşuna erkeklerde duygusallık, çocuğuna aşırı düşkünlük aramayın. Adamların genlerinde de beyinlerinde de böyle bir özellik yok... Adamlar ne yapsın... Sizler de onlarla didişmekten vazgeçin artık. Onları olduğu gibi kabul etmekten başka çaremiz yok... Umarım bilgilerinize yeni bilgiler katmışımdır. Sevgiler efendim....

Bu haber 2848 defa okunmuştur

:

:

:

: