Kıbrıs adasında yaşayan Kıbrıslı Türkler ve Rumlar arasında şu an için sorunun giderilmesi anlamında bir çözüm yoktur. Yani içinde bulunduğumuz zamanda Kıbrıs’ta bir ateşkes durumu söz konusudur. İmzalanmış, kâğıda ve uluslar arası yasallığa dökülmüş bir çözüm bir barış anlaşması yoktur. İçinde bulunduğumuz yapı bir çözüm modeli olabilir mi? Tabi ki olabilir. Kuzey ve Güney olarak iki ayrı Kıbrıs, iki ayrı bölge, iki ayrı yönetim. Bu modele de dışta tek temsiliyeti, eklersek bu gün üzerinde anlaşılmaya çalışılan durum ortaya çıkar. Peki, şöyle bir şey olsa, Kıbrıs uluslar arası ortamda yönetim anlamında iki bölgeli olarak kabul edilse. Güney Kıbrıs Rum Cumhuriyeti ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olarak bir tanınma ve kabullenilme, gerçekleşse, mutlaka çok iyi olurdu. Ve böyle bir duruma kimse de itiraz etmezdi.
Böylesi bir gelişmenin yaşanma ihtimali çok zor. Bu bakımdan bir çözüm bulunması bir anlaşma metnine imza konması kaçınılmazdır. Kıbrıslı bir Türk olarak neden çözüm istiyoruz? İlk akla gelen nedenler şunlar olabilir mi? Tabi ki kimliğimin pasaportumun üçüncü ülkelerce kabul görmesi. Tabi ki yabancı yatırımcıların ülkeme risk korkusu olmadan yatırım yapabilmesi, bu durumun ülkeme ekonomik, gelişmişlik, sosyal anlamda katkılarının olması. Ve en önemlisi barış içinde yaşamak. Kıbrıs adasına hiç gelmeyen, Kıbrıs’ta yaşayan insanların yıllardır hasret kaldığı huzurun, güvenin gelmesi. Bu huzur ve güven ortamının sadece adamıza gelmesini düşünemeyiz elbette. Ama bu adada yaşadığımız için önceliğimiz Kıbrıs’ta bir barış projesinin gerçekleşmesidir.
Dünyanın en karışık, en istikrarsız bölgesi şüphesiz Ortadoğu’dur. Bizler yani Kıbrıslı Türkler, şu an içinde bulunduğumuz durumda ne istediğimizi biliyoruz. Ve bu isteklerimizi elde etmek için bir çaba sarf ediyoruz. Yazımın ilk bölümlerinde Kıbrıs’la ilgili anlatmaya çalıştığım, olaylar hemen hemen hepimiz için geçerlidir. Üç aşağı beş yukarı herkes Kıbrıs’la ilgili bu gelişmelere tanık olmak ister. Bizim bu imkânımız var.
Peki, bir Filistinli ne ister? Ülkesinden, halkından, dünyada yaşayan diğer halklardan umudunu kesmiş bir Filistinli ne bekler? Bu talihsiz coğrafyada, savaşın ortasında doğan çocuklar gelecekten ne bekler? Bu soruların ne siyasi nede askeri cevapları olamaz. Bu sorulara ancak vicdan cevap verebilir. Filistin, İsrail konusu yıllardır konuşuluyor. Tartışılıyor. Fakat yapılması gereken esas şey yapılmıyor. Bir barış umuduna kimse gerçek anlamda sahip çıkmıyor. Çünkü bu topraklarda, birleşen yabancı çıkar hesapları var. Şimdi herkes bir yardım gemisini vuran, kan akıtan İsrail’i kınama yarışına girdi. Daha öncesinde bir şey yokmuş gibi. Dünyada savaşlara, kan akmasına sebep olan ve paylaşılamayan tek şey çıkarlardır. Dünyanın, paylaşması gereken tek şeyse barıştır.