Parlamenter demokratik bir sistem üzerine kurulmuş KKTC’de iktidar olmanın ön şartı kuşkusuz halkın demokratik onay ve iradesini kazanmakla başlar ancak bu tek başına yeterli değildir.
Aralık, 1963 yılından bu yana Kıbrıs Türkünün uluslararası kimliği ve uluslararası ilişkileri, Kıbrıs Rum Yönetiminin hukuksuz işgali altındadır. İngiliz üsleri hariç, Kıbrısın bütününe ilişkin egemenliğinde, uluslararası kimliğinde Rumlara eşit düzeyde ve eşit ağıtlıkta kurucu hakları 47 yıldan beri Rum Yönetiminin hukuksuz işgali altındadır. Bu haklarımızın işgali uluslararası hukukun ve antlaşmaların ihlali yanında üzerimizde insanlık dışı bir izolasyon, kuşatma ve ambargolara yol açmıştır.
Dünya bu insanlık ayıbına seyirci kaldığı sürece bu hukuksuzluğu işleyen Rum-Yunan Kanadı, Kıbrısta çözüm değil, çözüm adı altında çözümsüzlük ve tam hâkimiyet politikası izleyecektir. Dünya, ezilenin ayağa kalkıp meşru haklarının savunmasını beklemektedir oysa Kıbrıs konusunda davacı olan mazlum taraf değil, tarihi bir küstahlık ve hukuk tanımazlık içinde sorunu yaratan, saldırgan ve ezen taraf olmuştur. Rum Kanadı mazlum konuma soyunup TC-KKTC’ye karşı topyekun dayatmalara girebilmesi ve davacı olabilmesi örneği görülmemiş bir tarih garabetidir.
KKTC’de iktidar olmak bu uluslarası haksızlığa karşı hukuki ve siyasi son ihbarı vermek demektir. Başta Rum-Yunan Kanadı olmak üzere bu haksızlıklara ve ambargolara taraf olan ülkelere mütekabiliyet çerçevesinde karşılık verileceğinin ilan edilmesi fevkalade önemlidir. İktidar olmak yarım asrı doldurmak üzere olan bu insanlık dışı muamelenin faturasını ilgili tarafların önüne koymak demektir.
KKTCde iktidar olmak, Dünyada haklarımızı tescil edecek, Rum-Yunan kanadının insaf ve icazetinden kurtaracak kararlı ve yepyeni bir mücadeleye baş koymak demektir.
KKTC’de iktidar olmak için barışçı ve uzlaşıcı olamız yetmez. Çözümsüzlüğün ve uzlaşmazlığın adresinin Rum –Yunan kanadı olduğunu dünyaya kanıtlamak da yeterli değildirdir. Çözümsüzlüğün ve uzlaşmazlığın adresini dünyaya benimsetmek ve kabul ettirmek iktidar olmanın en temel görevlerinin başında gelmektedir. Bu hedefler etrafında ulusal ve uluslararası örgütlenmeyi sağlamak ve halkımızın tüm kesitlerini mobilize etmek, Devletimizin tüm kurum ve kuruluşlarını tam anlamıyle seferber etmek, iktidar olmaktır.
Annan Planı ile dünyaya ne denli barışçı ve uzlaşıcı olduğumuzu kanıtladıktan sonra iktidar olmanın gereklerinden vazgeçip daha da uzlaşıcı, daha da verici, daha da muti ve daha da uysal olduğumuzu yeni bir şüreç içinde kanıtlamaya çalışmak Rum-yunan kanadının tüm Kıbrısa hakim olma politikasına cesaret vermekle kalmamış, AB ve uluslarası çevreler nezdinde bizleri bu muti, uysal ve daha da uzlaşma payı olan taraf konumuna sokarak bugün varoluşumuzun temel parametrelerinin ve kırmızı çizgilerimizin tümünün tartışmaya açılmasına yol açmıştır.
Toplumlararası görüşmelere, Rum müzakere heyetinin başında Tasos Papatopulos gibi sicili Kıbrıs Türküne karşı toplu katliam ve insanlık suçları ile dolu bir şahsiyet ve sağ kolu Yakovou olduğu halde masaya oturan Türk kanadı yeni müzakere heyetini oluştururken Türk basınının seçkin bazı kalemlerinin “sivri, katı ve uzlaşmaz” şahsiyetlerden uzak kalınmasını telkin etme noktasına gelmesi fevkalade düşündürücüdür. Ulusal ruh halimiz saldırganlara geçit vermeyen haklı ve gururlu insanların güven dulu çizgisini yansıtacak yerde adeta dünyaya ödenecek borcumuz varmış gibi muti, uysal ve edilgen (submissive) davranış biçimlerine itilmek barışçı ve uzlaşıcı bir imaj çizmeye asla yardımcı olmayacaktır. Aczi ve çaresizliği simgeleyen bu ruh halinden kurtulmak iktidar olmak demektir!
Son olarak, KKTC’de iktidar olmanın en önemli ve en yaşamsal yanı Anavatan Türkiye’nin gücünü, güven ve desteğini her alanda KKTC’nin yanına çekebilmektir. TC Devletinin tüm kurumlarının, halk yığınlarının ve Türk kamuoyunun sarsılmaz güven. destek ve sevgisini kazanmak KKTC’de iktidar olmanın en önemli ve en yaşamsal unsurudur. Bir yılı aşkın bir zamandan beri KTHY’nın güven ve istikrar içinde hayatiyetini sürdürmesinin yegane yolunun THY ile yeniden, tam bir ortaklık ve işbirliğinde toplandığına işaret ederek sözkonusu birlikteliğin TC-KKTC Devletlerinin güven ve itibarı açısından da önemli olduğuna işaret etmiştim. Halkın Sesi gazetesinde manşette yayınlanan bu stratejik eylem planının geçerliliği bu günkü koşullarda daha da vazgeçilmez bir önem ve ivedilik kazanmıştır. Bu önemli iktidar olma sınavını başarı ile vermekte gecikmemeliyiz!