Yenilikçi birey, zinde toplum

Toplumlardaki değişim ve gelişimin bireyin gelişimiyle yüzde yüz doğru orantılı olduğu yadsınamaz bir gerçek... Toplumbilimcilerin durmadan araştırdıkları, her gün eskilerine yenilerini ekledikleri araştırmalar göstermektedir ki; bilinçli ve yenilikçi bireyler, zinde toplumları oluşturmaktadır.

Toplumlardaki değişim ve gelişimin bireyin gelişimiyle yüzde yüz doğru orantılı olduğu yadsınamaz bir gerçek... Toplumbilimcilerin durmadan araştırdıkları, her gün eskilerine yenilerini ekledikleri araştırmalar göstermektedir ki; bilinçli ve yenilikçi bireyler, zinde toplumları oluşturmaktadır.

Geçenlerde UKÜ’ye tv. Programım için görüşmeye gitmiştim. Sevgili Gülten, beni hocamız Prof. Dr. Hikmet Seçim’le tanıştırdı. Yeni konuğum kendileri olacaktı. Hocamız, gözlerinin içi gülen, çok sıcak bir insan... Her konuğumla mutlaka bir ön görüşme yaparım. Bu, ikimiz açısından da olumlu bir zaman dilimi olur. Ne iş yaparsanız yapın, özen gösterirseniz ancak o zaman başarıyı yakalarsınız.
Sayın Seçim’in John W. Garner’dan Prof. Dr. Şan Öz-Alp’le yaptığı bir çeviri eser... Yenilikçi Birey, Zinde Toplum... Kitabı alıp incelemeye koyuluyorum. Zaten sosyoloji, psikoloji, felsefe konuları benim olmazsa olmazım.

Giriş bölümünde yazar, “Toplumumuz ve toplumdaki her şey kokuşmuş.” diyor. Kitapta “ Bireyler, toplumlar ve kuruluşlar yaratıcı güçlerini koruyarak çürümekten nasıl kurtulurlar?” sorusuna yanıt arıyor. Kokuşmuşluğun karşısına dinamizmi koyuyor. Kurumların kendisini “kendini beğenmişlik mezarına gömerek” gerilemenin tohumlarını attığını söylüyor. Toplumsal yenilenmenin tümüyle bireylere bağlı olduğunu biliyoruz. Yaratıcı bireyler için uygun atmosferin yaratılması şart. Bireyin yenilenmesi için de teşvik- özveri- güven gerekli.

Gerileyen uygarlıklarda miskinlik (tembellik) ve özendirme düzeyinin düşüklüğü söz konusu. Hiçbir şeye inanmayan, hiçbir şeyi yenilemeyen, kendilerine bile yararı olmayan insan biçimi kısacası... Manevi çöküntü ve yaşam boyu öğrenme kapasitesine önem vermemek de eklenince, ortaya içler acısı bir tablo çıkıyor elbette...

“Yaratıcı kıvılcımın yok olmaması için bireyden başlamalı” diyor, yazar. Yaratıcı, üretken, kendini yenileyen, yenilikçi bireyleri teşvik etmekle işe başlanabilir. İnsan, olgunlaştıkça hayatta ilgi duyduğu konuların alanı ve çeşitliliği daralır. Birkaç kişiyle ilişki kurar. Ne acıdır ki, bunların sonucunda da değişmeyen ilişkiler ağında hapis hayatı yaşamaya başlar.

Bireyi uyandıran olaylar evlilik, iş değiştirme, yeni bir kente göç etme ve ulusal alarm gibi durumlardır. Kalıplar bozulunca birey kendini sorgular ve bunun sonucunda da, o kış uykusundan uyanır. Kalıpların kırılması ya da bozulması, bireyin birikimlerini görmesini ve yeteneklerini yeni baştan keşfetmesini sağlayacaktır. Felaketler de toplumların kendilerini yenileme sürecine yol açar. Kıbrıs’taki sel felaketi bunun en güzel örneği... Alt yapı eksikleri, yanlış imar izinleri, inşaat sektörünü mercek altına alma, kişisel güvenlik ve sigorta v.b konular ciddi anlamda ele alındı biliyorsunuz.
Elbette marifet kendini ve toplumu, felaket yaşamadan yenilemektir. İçimizdeki zenginlikler çoğu zaman el değmemiş madenler gibi keşfedilmeyi bekliyordur çoğu zaman. İnsan maden ocağını çok kısa süre işletiyor ve sonra terk ediyor. İnanıyorum ki çoğumuz cevhere ulaşmadan oradan ayrılıyoruz. İşte gerçek yaratıcılık o cevherde saklı...

Yetenek: Beceri, duyma (hissetme), merak etme, öğrenme, sevme ve ümit etmenin toplamı aslında. Bir bakıma insanın kapasitelerinin tümü...“ DÜNYA eşsiz bir dershane, YAŞAM kendisinden korkmayanlar için çok değerli bir ÖĞRETMENDİR...” diyor , John Gardner

Çok değerli hocalarımız Şan Öz-Alp ve Hikmet Seçim’in emeklerine sonsuz saygıyla efendim. Kitaplara yolculuğunuz hiç bitmesin.
Bu haber 2826 defa okunmuştur

:

:

:

: