KKTC, vatandaşları olarak biz Kıbrıslı Türkler, zor bir dönemin sonuna geldik. Bir buçuk yıl içinde üç önemli seçim yaşadık. Geçen yıl, milletvekilliği seçimi için sandık başında idik, içinde bulunduğumuz 2010 yılının, Nisan ayında Cumhurbaşkanlığı ve dün de yerel seçimler için demokratik hakkımız olan seçme hakkımızı kullandık. Öncelikle dünkü seçimler, en başta halkımız olmak üzere herkese hayırlı olsun. Her yeni başlangıç bir şeyleri düzeltmek, bir şeyleri iyi anlamda daha ileriye taşımak için bir fırsattır. Dünkü seçimler yoğun, yorucu bir seçim sürecinin sonu olurken, ülkemizde yeni şekillenecek bazı gelişmelerinde başlangıcı olacak. Başta siyasi partiler ve siyasiler olmak üzere tüm kesimler, bu uzun seçim sürecinde oldukça yoruldu. Yazıma “ KKTC, vatandaşları olarak biz Kıbrıslı Türkler, zor bir dönemin sonuna geldik” cümlesiyle başladım. Ama aslında, Kıbrıslı Türkler olarak zor bir dönemin daha çok başındayız.
Nedir bu zor dönem. Öncelikle, seçimlerin sona ermesiyle, KTHY ile ilgili gelişmeler daha hızlı bir şekilde sonuçlanacak. Yani uzun bir zamandır, sürüncemede bırakılan, net bir açıklama yapılmayan bu konu birkaç gün içinde bitecek. Aslında konu Atlasjet’le bitmiştir. Fakat seçim süreci devam ettiği için şaşırtmaca açıklamalarla olay ertelenmiştir. Nitekim bu yazının yazıldığı saatlerde, konuyla ilgili bir haber gündeme düştü. Haberde, KTHY ile Atlasjet’in ortaklık görüşmelerinde ilerleme sağlandığı ve anlaşmanın imza aşamasında olduğu belirtiliyor. İhale sürecinde yaşananlara, teklif veren şirketlere, eylemlere, mağdur olan insanların sıkıntılarına tekrar dönmek istemem ama kararı alınmış bir olayın seçim var diye geciktirilmesinin kimseye bir faydası olmayacağına inanıyorum. Hatta aksine bu olay ilerleyen günlerde hükümete de zarar verecektir. Yazımın başlığında zor günlerin başındayız derken anlatmak istediğim şuydu. Seçim süreci siyasilerin, siyasi partilerin birçok projeyi tepki alır ve oy kaybı yaşanabilir diye erteledikleri zamanlardır. Bu noktada KTHY ile ilgili alınmış karar bu sebepledir ki açıklanmadı. Adı özelleştirme kelimesi ile alınan diğer kamu kuruluşları ile de ciddi iddialar vardır. KIB-TEK, DAÜ en çok adı geçen kurumlar. Ve bu iddiaları yalanlayacak nitelikte herhangi bir açıklamada henüz yapılmamıştır. Bunun dışında sıkça konusu geçen, AKP meşeli bir ekonomik paketin de pek yakında, KKTC vatandaşlarına dayatılacağı bilinmektedir. Bu ekonomik paketin içeriği ile ilgili kamuoyunda çeşitli tartışmalar da günlerce yapılmıştır. Ekonomik paketin veya önlemlerin amacı ülkeyi düzlüğe çıkarmak, ekonomik sıkıntıları gidermek, üretimi artırmak, reel sektörü yani özel girişimi güçlendirmek olması gerekirken bunların hiçbiri yapılmayacak, sadece kamu çalışanlarının kazanılmış hakları budanacak. Özel sektör çalışanlarının, emeklerinin karşılığını tam olarak almalarını sağlayacak düzenlemeler yapılacağına, özel sektörde standartlar her anlamda yükseltileceğine kamu sektörü aşağıya çekilecek. Yani sonuçta her kesim kaybedecek.
Bu noktada şu soru akla gelebilir. KTHY ile ilgili alınan kararın siyasi endişeler düşünülerek ertelenmesi doğru mu? Yaşanan bunca olumsuzluğu, bu kadar eleştiriyi, sokaklarda, yollarda, Ercan hava limanında, meclis önünde, bakanlıkların kapısında yaşanan manzaraların, diğer havayolu şirketlerinin bir anda fırsattan faydalanarak belirledikleri fahiş uçak biletlerinin mantıklı bir izahı olabilir mi? Şimdi tüm bu gelişmelerin bu yorumların sonucunda şöyle bir noktaya gelebiliriz. KTHY dışında başka kurumlarda özelleştirilirse, bunun başlıca sebepleri neler olabilir? İlk akla gelen KKTC’yi yönetenlerin, KKTC’yi ve kurumlarını layıkıyla yönetemediğidir her halde. Peki, AKP’nin UBP hükümetini zora sokma gibi bir düşüncesi olabilir mi? Daha iddialı bir düşüncede şu olabilir. Yılsonundan önce çözüm bulunması umulan Kıbrıs sorununda, referanduma sunulacak bir anlaşma modeline bu günkü şartlarda “evet” demesi zor görünen, Kıbrıslı Türkleri buna hazırlamak ve bu olasılığı ortadan kaldırma düşüncesi olabilir mi? Bunlar önümüzdeki dönemlerde sıkça karşımıza çıkacak ve gündem olacak gelişmeler. Ne kadarının gerçekleşeceği bilinmez, şimdilik her şey bir muamma.