Siyasi hayatımız bir hareketlilik içinde. Ulusal birlik partisi, hükümet etme
yolundaki gücünü artırmak ve kolaylaştırmak için yeni bir hükümet modeli üzerinde
çalışıyor. UBP kurmayları, başta genel başkan ve başbakan, Sayın Küçük olmak üzere
tüm olasılıkları değerlendiriyor.
Siyasi hayatımız bir hareketlilik içinde. Ulusal birlik partisi, hükümet etme
yolundaki gücünü artırmak ve kolaylaştırmak için yeni bir hükümet modeli üzerinde
çalışıyor. UBP kurmayları, başta genel başkan ve başbakan, Sayın Küçük olmak üzere
tüm olasılıkları değerlendiriyor. UBP’nin ana muhalefet, CTP ve seçim ortağı DP ile
koalisyon kurma durumu yok. Kurulacak olan yeni hükümet modelinde UBP, ÖRP, TDP ve bağımsız milletvekilleri ile ortaklık kurma eğiliminde. ÖRP’nin tavrı açık. Zaten
hükümetin tüm kararlarına olumlu yanıt vererek bu tavırlarını ortaya koydular.
UBP’nin ÖRP çekincesi var. Bunun sebebi de tabanın olumsuz tavrı. UBP de bazı
milletvekilleri de ÖRP ile ortaklığa karşı. Ortaklık önerisi götürülen bir diğer
partide TDP. TDP’de kendi içinde koalisyon ortaklı konusunda çelişkili. Genel başkan
Sayın Çakıcı, hükümete girme konusunda hem istekli hem de temkinli. Tabi ki parti
içinde de farklı görüşlerde var. UBP’nin 11 Aralıkta yapılacak olan kurultayı ve
buradan çıkacak sonuç TDP’lileri düşündürüyor.
Hükümet olmak siyasi partiler açısından elbette avantajlı. Siyasi partiler, iktidar
olmak için kurulur ve iktidarda kaldıkları sürece de büyürler. İktidar olarak sadece
size güvenen, size oy veren kesimlere değil, en ücra en uzak noktada olan kesimlere
de ulaşırsınız. Yapacağınız icraatlarla daha iyi şeyler yapacağınıza insanları
inandırır ve sempatizan profilinizi artırırsınız. Bu konular günlerdir hatta
aylardır tartışılıyor. Yorumlar yapılıyor. Çeşitli senaryolar üretiliyor. Hükümet
olasılıkları üzerinde tahminler yürütülüyor. Aslında herkesin beklentisi ayni. Yani
hem ÖRP’lilerin, hem de TDP’lilerin koalisyon görüşmelerinden beklentisi, UBP’nin
bağımsız milletvekilleri ile bir noktada anlaşıp hükümet sorununu çözmesi yönünde.
Nitekim UBP genel başkanı ve başbakan, Sayın Küçük bağımsız vekillerle de
görüştüğünü ve koalisyon çalışmalarının yürütülen bu çerçevede süreceğini açıkladı.
Başbakanın düşüncesi bilinmez ama ÖRP ve bağımsız milletvekilleri ile bir pazarlık
sonucu kurulacak olan bir hükümet, UBP içinde ciddi şekilde tartışılıyor.Bu kumpastan kim nasıl çıkar, nasıl bir sonuç alınır bilinmez, ama böyle bir ortamda hükümet olmak
hem, UBP hem de olası ortağı açısından gerçekten zor.
Bu noktada düşünülmesi gereken esas konu, koalisyon oluşumundaki paylaşımlardan
ziyade koalisyonun süresi. Yeni hükümet dört ay için mi dört yıl için mi kurulacak.
Yani kurulacak koalisyon hükümeti veya diğer seçeneklerle oluşacak yeni yapı normal
çalışma süresini tamamlayabilecek mi? Son zamanlarda ortaya çıkan bir duyum var.
KKTC’deki siyasi erki kontrol etmek isteyen Ankara hükümeti, KKTC de yeni bir siyasi
parti kurulması için girişim başlatmış. Bağımsız milletvekillerinden birinin başına
geçeceği seslendirilen bu iddia gerçek olursa şaşırmamak gerek. Bizler bu konularla
meşgul olurken, iki yıldır hükümet sorununu çözemezken, Kıbrıs sorununun akıbeti ile
ilgili çeşitli girişimlerden söz ediliyor. 2004 yılından bu yana bekletilen ve
Kıbrıslı Türklerin AB üyesi ülkelerle ticaret yapmasının önünü açacak olan
“Doğrudan Ticaret Tüzüğü” 2 Eylül 2010’da yani önümüzdeki Perşembe günü görüşülmeye başlanıyor . Kıbrıs’ın genel olarak barış ortamına kavuşması en büyük beklentimiz ama bunun aksi sonuçlarının da artık Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan insanların hayatını zorlaştırmaması lazım. Ve önemli bir gelişmede Kıbrıslı iki lider ve BM genel sekreterinin “Üçlü görüşme” yapma olasılığının olduğunun seslendirilmesi.
Hatta ilerleyen zamanlarda , BM genel sekreterinin adayı ziyaret etme beklentisi de
var. Bu gelişmeler Kıbrıs’ın kuzeyindeki iç dengelerin bir an önce normale
dönmesini zorunlu kılıyor. Sayın Cumhurbaşkanından daha rahat bir konumda müzakere eden, Rum lider Sayın Hristofyas kendisine yöneltilen eleştirileri cevaplarken içte birliktelik çağrısı yapma gereği duydu. Toplumun genelini temsil eden tüm siyasi kuruluşlar içte birlikteliği sağlamak zorundadır.Bu konuda herkes üzerine düşeni
yapmalı.