Güney’de Türk malı kaldı mı?

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti iki komşu ülke arasında var olan ilişkileri bu güne kadar kuramadı. Hep Türkiye istedi, KKTC uyguladı. Kıbrıs konusu bir bütün olarak, “Milli dava” diye anıldı.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye Cumhuriyeti iki komşu ülke arasında var olan ilişkileri bu güne kadar kuramadı. Hep Türkiye istedi, KKTC uyguladı. Kıbrıs konusu bir bütün olarak, “Milli dava” diye anıldı. Siyasi iktidarlardan, kültüre kadar her konuda KKTC, Türkiye’den etkilendi. Türkiye, KKTC’yi tanıdı ama tanıtılması için pek girişim yapmadı. Kıbrıs’ın kuzeyinde oluşturulan yapı kendi içinde sorunlar yaratırken, uzun yıllar Türkiye yönetimleri buna sessiz kaldı. Ta ki AKP hükümeti, Türkiye de iktidar olana kadar. Kıbrıs’ta yaşanan siyasi ve sosyal sorun özellikle, Rum tarafının tek başına AB üyesi olmasıyla gün ve gün zorlaşmaya başladı. Annan planına çoğunlukla evet diyen, Kıbrıslı Türkler yinede bu süreci kendi lehlerine çeviremediler. Bu noktada sorun en başta, Rum tarafının çözüm sürecinde taraf olarak hep Türkiye’yi muhatap alma isteğidir. Bunu da seb ebi, KKTC makamlarının Türkiye den etkilenmeden her hangi bir karar alamaması ve Türkiye’nin adanın kuzeyindeki askeri ve sosyal etkinliğidir.

Türkiye 1974 ve sonrasının bedelini Rumlara ödüyor. AİHM’in aldığı tazminat kararları Türkiye’nin adada işgalci olduğu iddiasını uluslar arası alanda güçlendiriyor. Kaldı ki Türkiye de bu tazminatları ödüyor. Bu tazminat davalarının açılış sebepleri yani iddialar, Türkiye’nin 1974 harekâtını gerçekleştirerek, Rumların mülkiyet ve özel hayatını ihlal ettiği yönünde. Yani Türkiye bir anlamda bu suçları işlediğini kabul ediyor. Kıbrıslı Türklere karşı işlenen suçlar, yıllardır bitmeyen mücadele, hala daha devam eden dünyadan soyutlanma, kendi yurdunda yabancı olma, bunlar bir şekilde sorgulanmıyor. Rumların haksızlığa uğradığı, iddiası, Türkler için ne hikmetse geçerli olmuyor. Sanki adadaki mevcut durumun mağduru bir tek Rum toplumu. Şimdi gündem olan ise, 1974 öncesi Rumlara ait olan taşınmazları kullanan, KKTC vatandaşlarının bu kullanımdan dolayı her hangi bir bedel ödeyip ödemeyeceği. Bana sorarsanız biz bunun bedelini 36 yıldır her gün ödüyoruz. Bu konu tam olarak aydınlığa kavuşmadı. Şu anda sadece bir iddia. Ama ateş olmayan yerden duman çıkmaz deyimini ve KKTC de söylenenlerin hep tersinin olduğunu düşünürsek mutlaka bir gerçekçilik payı vardır. Bu durum çok önemli sorunları da gündeme getirecektir. Kullandığı Rum malını satan insanlar nasıl bir uygulamaya tabi tutulacak. Güneyde bıraktığı malından fazlasını alanlar, bu malları elden çıkaranlar bunun karşılığını ödemeyecek mi? Hem Kıbrıs’ın kuzeyinde, güneyde bıraktığı malın karşılığını hatta fazlasını alan hem de güneyde bıraktığı malı satanlar bu işin içinden nasıl çıkacak. Yada değerlenen yerlerdeki mallarını satarak yurt dışına yatırım yapan insanlar yılarca kullandıklarının karşılığını nasıl ödeyecek.

Türkiye, Rumlara yüklü tazminatlar ödemeye mahkûm edilirken ve bir iddiaya göre tazminatların bir kısmını da malı kullanan ödesin derken, güney de kalan Türk mallarının hakkı niye aranmıyor. Yoksa güneyde mal bırakan, Kıbrıslı Türklerin bu mallarından umudu yok mu? Hani yıkılan, harabeye dönen veya Rumlarca kullanılan, istimlak edilen Türk malları. Rum’un malı kıymetli, Türk’ün malı önemsiz mi? Yaşanan olaylarla bir çok kez göç eden Türkler, mülkiyet ve özel hayat ihlaline uğramadı mı? Yoksa hem, Rum malını kullanan, hem de güneydeki malını satan, Türkler çoğunlukta mı? Kimse kusura bakmasın ama çoğu kez seslendirile n, Rum’un ganimetini paylaştık söyleminin bir yerde haklılık payı vardır. Güney de sahip olduğu malının misli misli fazlasını kuzeyde bulanlar, fabrikaları içlerinde ekipmanlarıyla, sermayesi ile bulanların ve ganimetle köşe olanların bunun bedelini de ödemesi gerek. Peki, olanlar kime olacak tabi ki 36 yıldır cebini dolduramayanlara. Yıllardır bir şekilde güney de kalan ve gündeme getirilmeyen, Türk mallarına bu ilgisizliği anlamakta zorluk çekiyorum. Bu evleri, barkları, bu toprakları korumak için verilmedi mi bu mücadele. Buraları bizim vatanımız diye bu topraklar savunulmadı mı küreklerle, sopalarla. Bunların karşılığında ödenecek olan bedelin en büyüğünü en sonunda yine bizler ödeyeceğiz. Ama önemli olan bir başka nokta daha var. Tüm bunları organize edenlerin, gelecekte doğabilecek sorunları hesaplamadan Rum mallarını dağıtanların bir bedel ödeyip ödemeyeceği.
Bu haber 744 defa okunmuştur

:

:

:

: