Uluslararası İlişkiler’de gündem sürekli değişip durmakta ve siyaset bilimciler, yorumcular, teoremciler konu hakkında görüşlerini ortaya koyarak gündemi analiz etmeye çalışmaktadır. Son günlerde Kıbrıs, Türkiye ve Avrupa Birliği bağlamında bazı gelişmeler olmaktadır.
Uluslararası İlişkiler’de gündem sürekli değişip durmakta ve siyaset bilimciler, yorumcular, teoremciler konu hakkında görüşlerini ortaya koyarak gündemi analiz etmeye çalışmaktadır. Son günlerde Kıbrıs, Türkiye ve Avrupa Birliği bağlamında bazı gelişmeler olmaktadır.
Türkiye’nin 31 Temmuz 1959’da AET’ye yaptığı ortaklık başvurusunun üstünden yarım asır geçmiş durumda. Geçmiş dönemlerde AB’nin Türkiye’nin birliğe girme isteğine ne kadar karşı olduğunu herhalde bilmeyenimiz yoktur. Bugün ki Türkiye’nin coğrafyasında gelişmekte olan çok taraflı ilişkiler Türkiye hakkında düşünceleri tersine çevirmeye yetti. Biliriz ki küresel güçler çıkarları doğrultusunda hareket ederler ve AB gibi oluşturulmuş bir bölgesel ittifak ta bu yönde hareket etmektedir. Türkiye’nin bölgesinde etkili olması ileriki günlerde AB’nin önüne taş koyabilir ihtimali doğuracağı hissi, Türkiye-AB ilişkilerinin seyrini değiştirmiş durumda. Daha önceden bildiğimiz üzere Belçika Başbakanı Van Rompuy her seferinde Türkiye’nin üyeliğine karşı idi, bugün ise Belçika Başbakanı çark etmiş durumda. Türkiye’nin AB’ye bağlanması yönünde birçok Avrupalı yöneticiler demeç vermektedir.
Kısacası bugün Avrupa ittifakı, Türkiye’nin AB’ye arkasını dönüp bölge coğrafyasında ‘’yeni bir olgu geliştirmeye doğru gidiyor’’ fikri doğmuştur. Bu telaşlarını haklı bulmamak yanlış olur. Çünkü Türkiye bölge ülkeleri ile EİT çerçevesinde ekonomik ve siyasal ilişkilerini geliştirmek amacındadır. Bu sebeple geçtiğimiz günlerde bölge ülkelerinin Türkiye’de EİT adı altında toplandığını biliyoruz. Bu toplantıda Suriye-Lübnan ve Ürdün ile bölgesel ilişkilerin ne şekilde değiştirilip, geliştirileceği fikirleri tartışılmıştır. Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun’’ bölgede barış olursa ancak bu şekilde Türkiye gelişebilir’’ sözünü burada doğru bulmaktayım. Zaten EİT ve buna benzer organizasyonlarda bölgesel ittifakların geliştirilmesi ve sorunların bir an evvel çözüme kavuşturulması amacı vardır. Dolayısıyla bölgede uzun yıllardır çözülemeyen Kürt sorunu, Golan Tepeleri sorunu, Su sorunu ve Yukarı Karabağ sorunlar... Gibi sorunların çözümü burada daha hızlı çözüme kavuşturulacağı doğru bir fikirdir. Zaten AB’nin kuruluş temellerinde de yatan sebeplerden biriside budur.
Son dönemlerde İsrail-Yunanistan, İsrail-Kıbrıs Rum Kesimi arasında atılan imzalar ve geliştirilmek istenen ilişkilerinin altında Türkiye’nin bölgede ki ilişkilerini geliştirme amacına karşı yapıldığı su götürmez bir gerçektir. Aslında Türkiye’nin bölgede ki açılımlarına karşı duyulan rahatsızlık bir şekilde belirtilmek istenmektedir. ‘’Mavi Marmara’’ olayıyla gerileyen Türkiye-İsrail ilişkilerinin tam düzeldi dediğimiz zamanda Rum Yönetimi ve İsrail arasında ki yakınlaşma, Türkiye – İsrail İlişkilerinde gerilemeye neden olduğunu söyleyebiliriz. Avrupa’nın şımarık çocukları Rum Kesimi ve Yunanistan’la ilişkilerinin bu şekilde geliştirilmesi, İsrail’in Türkiye’nin gelişmesinden ve doğru yolda gittiğinden rahatsız olmasındandır. Gelecek günlerde AB-Türkiye arasında ki müzakerelerin tam üyelik noktasında ilerleyeceği düşüncesi yoktur. Fakat AB, Türkiye’nin bölgede artan çekiciliği karşısında Türkiye’yi kaybetme lüksü içine gireceğini düşünmemekteyim. Avrupa’da artan ekonomik sorunlarla mücadele sürecinde, Türkiye gibi büyük bir piyasanın göz ardı edilmesinin söz konusu olmayacağını herkes bilmektedir. Ayrıca Türkiye’nin dünyada 16. Büyük ekonomi ve Avrupa’da ise 6. Büyük ekonomiye sahip olduğunu unutmamak lazım. AB’ de bulunan birçok ülke 2008’de ki krizle son 3 yılda deyimi yerindeyse ALABORA olurken, Türkiye’nin ekonomik göstergelerinde ivme kazandığı görülmektedir. Haliyle Ekonomik-Siyasal ve Askeri noktalarda İsrail ve Türkiye arasında ki ÇAKIŞMA, İsrail’i rahatsız etmeye yetmiştir. Değişen güç dengelerinin Atlantik’ten Orta Asya’ya kaydığı bir dönemde AB’nin Türkiye’yi bölgesel ittifakın dışında bırakması anormal olacaktır. Türkiye’nin Jeopolitik, Jeostratejik ve Jeokültürel durumunun etkisiyle AB’nin genişlemesinde perde arkasında kalacağı düşüncesi şuan kabul görülemez.