Vatandaşlık, bu ülkenin en çok tartışılan konusudur. Peki nedir? Bu vatandaşlık ve
ilan edildiği günden bu yana eleştirilen, hep olumsuz yönleri gündem olan, KKTC
devletinin vatandaşı olmak neden bu kadar önemlidir. Bu devlet ulusal anlamda
tanınmıyor. Bu devleti kendi vatandaşı bile zaman zaman sorguluyor. Bu devlet
kendini yönetenlerce, kendi halkına eşit imkanları sunsaydı, bana göre bu halk
cumhuriyet olgusunu yaşadığı KKTC’yi bu denli eleştirmezdi. Vatandaşlık konusuna
tekrardan dönecek olursam, bir ülkede yasalarla belirlenmiş mevzuata göre belirli
şartların oluşması karşılığında vatandaşlık hakkı verilir. Bu hak anayasal bir
haktır. Bu anayasal hakkın, siyasiler tarafından sırf siyasi kazanç uğruna
kullanıldığını bu ülkede bilmeyen yok. Bu memlekette, seçimlere saatler kala verilen
vatandaşlıklar olduğu da biliniyor. Türkiye den okumak için KKTC’ye gelen üniversite
öğrencilerine, yine Türkiye den bir çok siyasiye, sanatçı ve iş adamına KKTC
vatandaşlığı verildi. Bir İtalyan senatör törenle vatandaş yapılırken, uzun zaman
KKTC’de olup da vatandaşlık alamayan insanlarda var. Hatta şöyle bir ilginçlik var
ki gerçekten düşündürücü; Türkiye’de uzun zamandır devam eden “Ergenekon” davasının
500 sanığından 150 tanesi KKTC vatandaşı.
İlginç bir başka nokta da KKTC devleti kendi vatandaşlarının sayısını
belirleyemiyor. Bir ülkenin gerçek anlamda vatandaşı olabilmek için en başta söz
konusu ülkenin, o ülke toprağının, oradaki siyasi yapının bir parçası olunması
gerekmektedir. Her ülke vatandaşlıkla ilgili düzenlemesini anayasasında
belirlemiştir. Mesela Fransa’da, Fransız vatandaşı olabilmek için Fransa da doğmak
yeterli. ABD de ise, Amerikan toplumuna tamamıyla uyum sağladığını kanıtlayamayan
birisine vatandaşlık verilmez. Kıbrıs adasında, özellikle ANNAN planı döneminde ve
de güney Kıbrıs’ın AB üyeliğine geçişi sürecinde vatandaşlık konusu daha da önem
kazandı. Bir çok KKTC vatandaşı, Kıbrıs Cumhuriyeti vatandaşlığı hakkını kullanarak
hem kimlik, hem de pasaport almıştır. Buna bağlı olarak yine ayni dönemde adanın
kuzeyinde yaşayan elli bin, Türkiye uyruklu KKTC vatandaşına da yurttaşlık ve
dolayısı ile AB vatandaşlığı verilecek olması, Kıbrıs adasında vatandaşlık konusunu
daha da bir önemli hale getirdi. Konu ile ilgili ilginç bir yaklaşımı seslendiren,
YAGA direktörü Sayın Derviş Besimler ülkeye yatırım yapan, büyük yatırımcılara KKTC
vatandaşlığı verilmesi gerektiğini söyledi.
İçinde bulunduğumuz, gergin ortamda bu açıklama farklı tepkiler gördü. Hangi
yatırımcı bu ülkeye yatırım yapacak ve bu ülkenin her türlü olanağını kullanacak.
Yabancı yatırımın, yabancı sermayenin bu ülkede özellikle özel sektörün önünü
açacağını kabul edenlerdenim. Ama vatandaşlık konusu istismara açık ve hassas bir
konudur. Bakın eylül 2010’da YAGA direktörlüğü görevinde istifa eden Sayın Ayşe
Dönmezer istifa gerekçelerini anlattığı yazılı açıklamasında neyin altını çizmiş “ Ancak YAGA yatırımlarla ilgili ayırımcılık yapmama prensibini uygulama konusunda
hükümetleri ikna edememiş, yatırımlardaki, arazi kiralamalarındaki gelişi güzelliği
engelleyememiş, yatırımcıların sorunlarını çözme konusunda kamudan yeterli desteği
görememiş, yatırımcıların önündeki bürokratik engelleri azaltamamıştır”. Yani bu
ülkede her şey siyasi emellere alet ediliyor. Buna vatandaşlık da dahil, buna arazi
tahsisi de dahil, buna kredi olanakları da dahil. Şunu hemen belirteyim, Sayın
Derviş Besimlerin iyi niyetinden kuşkum yok. Bu memlekete çeşitli alanlarda hizmet
vermiş ve şu anki sorumluluğunu en iyi şekilde yerine getirmeye çalışan bir isimdir.
Fakat, vatandaşlık konusu KKTC’de çözülmesi zor bir konu. Bu konunun bu duruma
gelmesinin sebepleri de herkesçe biliniyor.