“Rum dalkavuğu lavuk! Yüreğin varsa gel de al”

Türkiye hükümeti ile Kıbrıs’ın kuzeyi arasındaki gerginlik maalesef henüz giderilemedi.

Türkiye hükümeti ile Kıbrıs’ın kuzeyi arasındaki gerginlik maalesef henüz
giderilemedi. Ankara hükümet yetkilileri, söylem ve açıklama yarışına girince,
bunlara birde Türkiye basınından bazı köşe yazarları eklenince olay her yönüyle
tartışılmaya başlandı. Konu ile ilgili Türkiye den güçlü sesler çıkmasına rağmen,
KKTC’den sadece sendikalar ve cılızda olsa muhalefet partilerinden görüşler
geliyor. Herkes bir an önce bu fırtınanın dinmesini istiyor. Peki, bundan sonra ne
olur? KKTC bu yapı ile nereye kadar gidebilir? İşte bu sorular belleklerde cevap
ararken, önce sendikal platform yeni miting tarihini açıladı. Bu gelişmeden
neredeyse yirmi dört saat geçmeden, Ankara ikinci miting açıklamasına karşı adımını
attı. Ve, Türkiye’nin KKTC büyük elçisi Sayın Kaya Türkmen görevden alındı. Sayın
Türkmen’in yerine ise Türkiye Cumhuriyeti Yardım heyeti teknik heyet Başkanı Sayın
Halil İbrahim Akçan’ın atandığı haberleri hem Kıbrıs’ın kuzeyinde hem de Türkiye de
şok etkisi yarattı.

Sayın Akça’nın elçilik görevine atanması konusunda resmi bir açıklama yok. Fakat her
hangi bir yalanlamada yok. Bu karar elbette, Ankara hükümetinin tasarrufudur. Fakat,
bazı parçaları birleştirince, bu kararın 2 Mart olarak açıklanan yeni miting
tarihine bir tepki olduğu açıktır. Nitekim bu aşamadan sonra ekonomik protokolün
uygulanmaya devam edeceği de bu adımla ilan edildi. Sayın Akça’nın Kıbrıs insanı ve
KKTC ile ilgili daha önce yaptığı açıklamaları ve KKTC’ deki günlük yaşamı bir anda
zora sokan ekonomik kararların hazırlanıp uygulanmasındaki rolü sebebiyle, yeni elçi
olarak atanması, KKTC’de olumlu karşılanmadı. Özellikle KKTC Cumhurbaşkanı Sayın
Eroğlu’na bir ziyareti sırasında, KKTC’de bir önceki hükümetin yanlış politikaları
sonucunda büyüyen bütçe açığının kapatılması için yeni seçilen hükümetin tedbir
alması gerektiğini ve bütçe açıklarının Türkiye den daha fazla kaynak istenerek
kapatılmasının doğru olmayacağını, hatalı kararların bedelini Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşlarının değil, KKTC halkının ödemesi gerektiğini söylemesi, Sayın Akça’ya
karşı tepkilerin artmasını hızlandırdı. KKTC’de sendikalar, siyasi partiler, sivil
toplum örgütleri ve elbette toplum, 28 Ocak tarihinde yapılan mitingde sesini
duyurdu. Anlaşılan bu ses farklı algılandı. Yada algılanmak istenilen şekilde
algılandı. Ankara hükümeti, KKTC’deki siyasi erki direkt olarak pas geçti. Tepkisini
diplomatik teamüllerin dışında, alışılmadık bir şekilde dile getirdi. İçinde
bulunduğumuz süreçte söz konusu olan konu sadece Ankara’nın rahatsızlığı oldu.
Kıbrıslı Türklere yapılan yanlış söylemler, bu söylemlerin yarattığı mutsuzluk kimse
tarafından dikkate alınmadı. Herhangi bir KKTC yetkilisi
de bu halkın içinde bulunduğu durumu anlatmayı şu ana kadar denemedi.


Bu noktada, Türkiye katkılı kaynakların da bu ülkede yıllardır doğru kullanılmadığı
gün gibi ortada. Şimdi sorulması gereken sorular vardır. Mesela, ülke kaynaklarını
öncelikle ülke için kullanmayan hükümetler mi suçlu? Yoksa hükümet olma erkini
verirken gereken sorgulamayı yapmayan toplum mu? Yada, yaptığı yardımın etkinliğini
ve verimliliğini sormayan Türkiye hükümetleri mi? Aslında hepsi, hepimiz suçluyuz.
Ve bu suçun vebalini de, sonuçlarını da eşit şekilde paylaşmak durumundayız. KKTC’de
ekonomiden, siyasi yapıya kadar her alanda değişiklik ve yenilik mecburidir. Bunlar
yapılırken de Türkiye ve KKTC ortaklığı şarttır. Ama bu şekilde değil. KKTC
insanının iradesi her şeyden önemli ve önceliklidir. Artık bu olayları daha fazla
konuşmaya veya tartışmaya gerek yok, düşüncesini her gün için tekrarlarken bunun
tersi için adeta bir yarış var. Türkiye hükümet yetkilileri ve basını bu işi daha da
ileri götürmeye maalesef devam ediyor. Bunun sebebi, Kıbrıslı Türkleri sindirmek mi,
Anadolu insanının manevi duygularını istismar edip hazirandaki seçimlerde kazanca
dönüştürmek mi, yoksa iddia edildiği gibi, Türkiye’nin AB uğruna limanlarını resmi
olarak Kıbrıs Cumhuriyetine açma kararına Türk halkını hazırlamak mı? Bu konular
Kıbrıslı Türkleri, Anadolu insanı ile karşı karşıya getirmeye değer mi? Objektif
köşesinin yazarı olarak, insanları yönlendiren, şartlandıran, tüm hareketlerden, tüm
kesimler vazgeçsin diyorum. Hürriyet gazetesi yazarı Sayın Yılmaz Özdil, 28 Ocak
mitinginden açılan pankartların tümünü bu halka mal etmeyiniz “Rum dalkavuğu lavuk.
Yüreğin varsa gel de al” ne demek. Allah aşkına artık sorunların gerçek yüzünü ve
çözüm yollarını görünüz ve bu yönde çaba sarfediniz.

Bu haber 730 defa okunmuştur

:

:

:

: