Sağ ve sol

Toplumlar kendilerini yönetecek yöneticileri seçerken bazı ideolojik görüş ve düşüncelerin kendilerine uyan kısmıyla da hareket ederler.

Toplumlar kendilerini yönetecek yöneticileri seçerken bazı ideolojik görüş ve
düşüncelerin kendilerine uyan kısmıyla da hareket ederler. Bu düşünceleri uç
noktalara taşıyıp bir yaşam şekline dönüştüren ve inandığı görüş uğruna her şeyi
yapan insanlarda var. 1789 Fransız ihtilali, soyluların, toprak sahiplerinin yani
kralın ve kralcıların elinde olan tüm yaşamsal hakların, artık ezilen hor görülen
sıradan insanlar tarafından kaldırılamayacak duruma gelmesiyle başlayan bir devrim
olayıydı. Ve bugün dahi bu ihtilal dünya üzerinde bir çok yeniliğe yol açan bir
milat olarak anılıyor. Fransız ihtilalinden sonra 1791 yılında mecliste kralcılar,
yani mevcut durumu, statükoyu savunanlar meclis başkanına göre sağ tarafa, değişimi,
yeniliği ve halkın haklarının artırılmasını savunanlarında sol tarafa oturmuşlardı.
İşte SAĞ ve SOL görüş ilk önce bu şekilde doğmaya ve gelişmeye başladı.

Yeniliklerin yapılmasını, değişimi, halkın haklarının, yaşam seviyesinin
yükseltilmesini savunan görüş SOL görüş oldu. Sistemi savunan, değişime kapalı olan
ve sermaye sahiplerinin haklarının çalışanların haklarından daha öncelikli olduğunu
düşünenlerin savunduğu görüşte SAĞ görüş olarak belleklerdeki yerini aldı. Peki,
bugün için gerçek anlamda, yani yaptığımız bu tanımlamaya uyan bir sistemden, bu
görüşü savunmakla kalmayıp da uygulayan bir siyasi görüşten bahsedebilir miyiz? Bana
göre bu sorunun cevabı hayırdır. Öyleyse bunun sebebi nedir? Kurulan sistemin
çalışma şekli mi bu değişimi engelliyor? Yoksa toplumun bu sisteme alışmış olması mı
değişimi olanaksız kılıyor. Bu noktada elbette KKTC’den bahsediyorum. Ulusal Birlik
Partisini sağ görüşlü bir parti olarak değerlendirirsek, gerçekten yeniliğe,
değişime kapalı mı? Parti yönetimi en başta genç insanlara görev vererek kendi
içinde değişimi başlatmalı, bu benim görüşüm. Bu görüş UBP tabanında da ciddi
anlamda seslendiriliyor ki bu beklenti toplumun genel olarak siyasi sistemden
isteğidir. Artık siyaset yapmak, politikacı olmak bir meslek gibi algılanmamalı.
Dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi başarısızlık ve güven kaybı karşısında istifa
etmek bir erdem olarak kabul edilmeli. KKTC’de siyasi sisteme yön veren siyasi
partiler bu ülkenin en büyük kazanımlarıdırlar. Fakat bu gerçek, siyasi partilere bu
ülkeye ne kazandırdılar sorusunun sorulmasını engellemez. Her siyasi partinin,
çeşitli kolları vardır. Hayatın, toplumun her alanına yayılmış, organize olmuş bir
siyasi düşüncenin yayılması için sadece seçim zamanları çalışmak, seçim sonrası
seçim sonuçlarına göre ortadan kaybolmak dönemi artık sona ermiştir. Kadın kolları,
gençlik örgütleri siyasi partilerin görüşleri yanında aynası ve ileriye dönük
başarılarının temellerini oluşturmaktadır. Gençlik, değişimin en önemli savunucusu
olmalıdır. Bu noktadan hareketle siyasi partilerin, gençlik örgütlerini ayrı bir
kefeye koymak isterim.

Yaşadığımız bu coğrafyada sağcılık veya solculuk sadece sözdedir. İktidara gelen
hangi siyasi görüş olursa olsun sistemin yarattığı bozukluk içerisinde değişim
yerine sisteme uymayı tercih etmektedir. Yani işin kolayına kaçıp, çarkın bir
parçası olmak daha akılcı gelmektedir. Bunun esas nedeni toplumun bu sistemden
vazgeçmek istememesidir. En azından 28 Ocak’a kadar böyleydi. 28 Ocak ve 2 Mart’ta
yapılan tarihi mitinglerin bir sebebi de artık bu sistemin daha sağlıklı bir yapıya
kavuşturulmasıdır. Mesela, CTP sol görüş imajı olan ve çok uzun yıllardır bu ülkenin
siyasi yaşamına yön veren bir siyasi renktir. Kurullarında önemli sayıda genç ve
eğitimli insanlar görev almaktadır. Fakat, iktidar olduğu dönemlerde düzene uymakla
suçlanmıştır. Bunun en büyük sebebi de tabanının beklentileridir. Yeniden SAĞ ve SOL
olayına dönersek, ülke yönetimlerini, iktidarları ideolojik düşüncelerden çok
toplumun beklentileri ve mevcut yönetime olan tepkiler belirliyor. Sağ görüşü
savunanlarda sol görüşü savunanlarda aslında ayni noktada buluşuyor. Bu yazının
yazılmaya başlandığı saatlerde, kaynayan bir kazan haline dönen Ortadoğu da yeni bir
gelişme baş göstermişti. Değişim için halkların ayaklandığı Ortadoğu da, Libya’ya
batılı ülkelerce bir operasyon başlatıldı. Yıllarca bu coğrafya da kendi çıkarları
için yönetimler yaratan, diktatörleri destekleyip çıkar elde eden batılı devletler
şimdi bu topraklara istikrar getirmeyi vaat ediyor . Umarım istikrar ve demokrasi
götürmek için müdahale ettikleri diğer ülkelerde yaşananlar yaşanmaz ve insanlar
kendi ülkelerinde esir hayatı yaşamazlar.

Bu haber 638 defa okunmuştur

:

:

:

: