Kimi kandırıyorsunuz?

Libya’da yapılan operasyona NATO’nun da müdahil olması, yapılmak istenenleri NATO ve AB şemsiyesi altına çekilmesi için örnek bir gelişme.

Libya’da yapılan operasyona NATO’nun da müdahil olması, yapılmak istenenleri NATO ve AB şemsiyesi altına çekilmesi için örnek bir gelişme. Tunus, Mısır’da yaşananlara Fransa’nın sessiz kaldığı zamanları her birimiz yakın zamanda tanık olduk. Bugün ise ‘’İYİ NİYETİNDEN’’ olacak ki Fransa İnsan Hakları ve halkların kurtuluşu için onlarca milyon dolar dökerek Libya’da bir operasyonu sürdürmektedir. Görünürde böyle bir profil çizilmeye çalışılırken Türkiye’ye de Orta Doğu ve Akdeniz coğrafyasında yeni roller biçilmeye çalışılmaktadır. Aslında NATO’nun Libya’ya müdahalesi konusunda Türkiye’nin sesinin çıkması da buradan kaynaklanmaktadır. Türkiye Akdeniz de değiştirilmek istenen rejimde iyi bir rol kapmak istemektedir. Fransa’nın, ABD’nin Türkiye’ye bu bölgede etkinliğini azaltma gayretleri de oluşturulacak yeni rejim içinde belli olacaktır. Almanya’nın operasyon’da Fransa ile aynı fikirde olmamasını Rusya ile ilişkilerine bağlarsak doğru olabilir. Fransa’nın operasyon’a milyonlarca dolar dökmesi, ABD’ile aynı cenapta yer alması hem çıkarları gereğidir hem de Sarkozy’nin ABD hayranlığındandır.

Tabi tüm bu saydıklarımızın dışında Fransa ve ABD’de yaklaşan seçimler olayın sadece askeri, ekonomik boyutunun dışında siyasi bir tarafının da olduğunu bizlere göstermektedir. Fransa’da Sarkozy’nin sallanan tahtını, ABD’de Obama’nın neo-liberal politikalarının tutmayışı ve yaklaşan seçimler öncesinde böyle bir operasyon Sarkozy ve Obama
için son şans olarak görülebilir. Bugün Libya’da asıl amaç Kaddafi’nin devrilmesinin ötesindedir. Asıl amaç Akdeniz’de oluşturulacak yeni rejim ve yer altı kaynaklarının kontrolüdür. Bunun içinde bu denli büyük gücün kullanılması da koalisyon güçleri için meşru görülüyor.

Bugün Libya’da kullanılan orantısız güç de ayrıca tartışılması gereken bir konudur. Kullanılan büyük güç sadece Kaddafi yandaşlarını mı hedef alıyor ? Bu da önemle altının çizilmesi gereken bir mevzudur. Orta doğu ve Afrika’da riske giren ABD rejimi ancak böyle bir operasyonla tekrardan hayat kazanabilirdi. Libya operasyonunda AB-NATO
şemsiyesi altında ABD’nin hegemonyasının devamlılığını sağlamak da önemli bir
dip nottur. Önemli olan diğer bir başlıkta Türkiye’nin bu operasyonlar sonrasında ki pozisyonudur. Türkiye bugün bir seçim yapılmaya itilmeye çalışılmaktadır. Türkiye ‘ye gösterilen ‘’HAVUÇ’’ AB üyeliğidir. Bir yandan AB üyeliği altında Orta doğu’da Türkiye’nin etkinliği de azaltılmak istenmektedir. İşte tüm bu gelişmelerde Türkiye operasyonlar dizisi sonrasında kurulacak yeni düzende biçilmiş role itiraz etmektedir. İtirazlarında da haklıdır…

Türkiye değişen dünya düzeninde yerini almaya devam etmek için akıllıca bir dış politika misyonu sürdürmektedir. 2023’de Türkiye’nin isteği arzuladığı ve hedef koyduğu noktaya
gelmesi içinde güçlü bir dış politika niteliğine de haiz olması gerekmektedir. Karar vericilerin konularda ki yaklaşımları bu noktada çok önemlidir. Türkiye değişen dünya düzeninde yerini güçlü aktörler arasına yazdırmak istemektedir. Tüm bunlarda dar kapsamlı düşünememekle gerçekleşebilir. 3 günlük programlar Türkiye’yi bir arpa boyu yol geçirmez. O yüzden şuan atılan adımlar ve verilen kararları iyi anlamak gerekmektedir. Kısacası TDP’yi anlamak için bugün yaşananlara bağlı olarak analiz yapmak doğruyu görmemizi sağlamaz. Gelişmelerle
beraber konuya değinmeye devam edeceğiz.
Bu haber 1063 defa okunmuştur

:

:

:

: