Öncelikle hayırlı olsun

Türkiye Cumhuriyeti Büyük Elçiliği, Kıbrıs adasında en önemli kurumlardan biridir. Bu gün için Kıbrıs’ın kuzeyinde, daha önceki dönemlerde de adanın genelinde etkin bir durumdaydı.

Türkiye Cumhuriyeti Büyük Elçiliği, Kıbrıs adasında en önemli kurumlardan biridir.
Bu gün için Kıbrıs’ın kuzeyinde, daha önceki dönemlerde de adanın genelinde etkin
bir durumdaydı. Kıbrıs Cumhuriyetinin ilk Türkiye elçisi, askeri yönetim tarafından
bu göreve atanan emekli yarbay Emin Dirvana idi. KKTC’nin ilk büyük elçisi ise,
kuruluş aşamasında bu görevde olan Sayın İnal Batu oldu. O dönemlerden günümüze
kadar, Türkiye Büyük Elçiliği Kıbrıslı Türkler için çok farklı anlamlar taşıdı. Her
zaman tartışıldı. Son dönemlerde de yapılan bazı eylem ve gösterilerin icra noktası
olarak seçildi. Türkiye Cumhuriyeti’nin yeni büyük elçisi Sayın Halil İbrahim Akça,
geçtiğimiz Cuma günü Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu’na güven mektubunu sunarak görevine
başladı. Öncelikle hem Sayın Akça’ya hem KKTC halkına hayırlı olsun. KKTC’de yeni
bir dönem başlıyor. Üstelik Türkiye ile tarihin en kötü dönemlerinin yaşandığı
süreçte. Hatırlanacağı gibi kısa bir süre önce, Türkiye ve KKTC hükümetlerinin imza
koyduğu ekonomik protokolün uygulanması ile ilgili atılan adımlar ve başta Türkiye
Başbakanı Sayın Erdoğan olmak üzere, Türkiye hükümet yetkililerinin yaptıkları
açıklamalar tarihe dayanan ikili beraberliği olumsuz etkilemişti. Hem de tarihte ilk
defa. Bu süreçte Sayın Akça’nın yaptığı açıklamalarla ortam daha da gerilmişti.
Önce, Sayın Eroğlu’na Kıbrıslı Türkler için söylediği sözlerle gündeme gelen, daha
sonra Fortune dergisine yaptığı açıklamalarda yine Kıbrıslı Türklere yönelik
eleştirilerini sürdüren Sayın Akça’a, özellikle sendikal örgütlere ve sendikaların
etkinliğine dikkat çekmiş ve bunun sonuncunda sendikal platform tarafından
istenmeyen adam ilan edilmişti. Hatta Cumhurbaşkanı Sayın Eroğlu Ankara’ya
gönderdiği mektupta Akça’nın Yardım Heyeti Başkanlığı görevinden alınmasını
istemişti. Bana göre bu atamanın önceki dönemlerden farkı Sayın Akça’nın Kıbrıslı
Türklerle ilgili düşüncelerinin daha önceden bilinmesidir.

2 Mart mitinginin açıklanmasının hemen ardından, Sayın Akça’nın Türkiye Büyük
Elçisi Sayın Türkmen’in yerine atandığı haberi, KKTC gündemine adeta bomba gibi
düştü. Bu atamanın bir tepki bir cezalandırma ve güç gösterisi olduğu hemen hemen
yapılan tüm değerlendirme ve yorumların ortak düşüncesi olarak ortaya çıkmıştı. Tüm
bunlar daha önce konu ile ilgili yaşanmışlar. Bu güne dönecek olursak Sayın Halil
İbrahim Akça şu an Türkiye Cumhuriyeti’nin KKTC elçisidir. Yani Türkiye’nin buradaki
temsilcisidir. Peki, bugünkü durumda daha önceki düşünceler değişti mi? Yani hem
Sayın Akça’nın KKTC ile ilgili düşünceleri, hem de Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan
insanların, Sayın Akça’a ile ilgili olumsuz fikri değişti mi? Bana göre hayır.
Bundan sonra ne olur. İşte onu zaman gösterecek. Özellikle haziran ayında, Türkiye
seçimini yaptıktan sonra KKTC’de bazı gelişmeler daha da hızlanacak. Hele Kıbrıs
sorununun çözümüne yönelik somut adımlar atılmazsa. Türkiye hükümeti alışılmışın
dışında yapılan bu atamayla, KKTC üzerindeki düşüncelerini ve geri adım atmayacağını
ortaya koymuş oldu. Bu durum KKTC hükümetini de zora sokacaktır. Bir yanda toplumsal
tepki, bir yanda Sayın Akça ve elindeki acı reçete. Öncelikle şunun herkesçe kabul
edilmesi gerek. KKTC’de öncelikli olarak bu günkü haliyle ekonomik ve siyasi yapı
sürdürülemez. Bu durumu en başta sorunlara çare bulmak için seçilen hükümetler
görmeli ve tedbir üretmeli. Bunları da en başta seçmene anlatmalı.

Türkiye’nin KKTC yeni Büyük Elçisi Sayın Halil İbrahim Akça, bu ülkeye Türkiye’nin
temsilcisi olarak atanmıştır. Bu ülkede her ne kadar eleştirsek de, bu ülke
insanının sıkıntılarını anlatılması gereken zaman ve mekanda anlatmadığı için tenkit
etsek de seçilmiş bir hükümet vardır. Türkiye elçiliği ve hükümet arasındaki
ilişkiler iki ülke arasında olması gerektiği düzeyde sürdürülmelidir. En önemlisi de
bu topraklarda her şeye rağmen yıllarca direnen, can veren, hala daha toprak altında
kayıp insanlarını arayan bu toplumun sesine kulak verilmelidir. İyi niyetli
düşüncelerle, diyalog yoluyla sorunların çözümüne yaklaşmak aslında sorunların
yarısını çözmektir. Olayların üzerine ayni şekilde gidilmeye devam edilirse, bu
durumda herkes kaybedecek.
Bu haber 644 defa okunmuştur

:

:

:

: