Hasta adam

Hayırlısı ile DAÜ’yü de kurtardık. Kurtulanlar ve kurtaranlar listesine bir yenisi daha eklendi.

Hayırlısı ile DAÜ’yü de kurtardık. Kurtulanlar ve kurtaranlar listesine bir yenisi daha eklendi. Hükümet iktidarını pekiştirme adına önemli bir adım daha attı. Şimdi, sıra koalisyon da. Kurtarılma sırası gelenlerde kurtulduktan sonra, sıra top yekün memleketin kurtarılmasına gelecek. Özelleştirme karşıtı olmadığımı daha öncede belirtmiştim. Ama bu şekilde olmaz. En basit düşünceyle, şeffaf bir ihale süreci yaratılır. Teklifler alınır. Ve en doğru seçimle, en doğru karar verilir. İllaki yabancı sermaye bu ihaleyi kazanacak diye bir şey yok. Sonra cevabı alınması gereken sorular var. KKTC’de özelleştirilecek kurumlar için düşünürsek, bu kurumları zarar eder hale kim getirdi? Bunun bir bedeli yok mu? Bu ülkeye yatırım yapan yabancı sermaye öncelikle kendi kasasını ve menfaatini düşünür. Bunu bu ülkede yaşamayan veya bu ülkeyi tanıyacak yeterli süreyi bu ülkede geçirmeyen anlayamaz. Olaylara hep bir taraftan, hep bir politika açısından bakanlar, oturduğu yerden dünyayı kurtaranlar, insanlar işsiz kalırken, insanların kimliği, insanların geleceği, güvenliği tehlike altında iken ne gibi yorum yapacaklar doğrusu merak ediyorum.

Özelleştirme ve bunun sağladığı faydayı görmek için Türkiye’ye bakmak yeterli. Türkiye’deki siyasi otorite müthiş işler başardı. Ama bunun bir benzeri KKTC’de maalesef yok. Bu ülkede iş imkânları belli. Birileri söylemişti. Bu iktidarları seçen halk, bunun cezasını da çekecek. Kökenlerinin nerden geldiği hiç önemli değil. Bu ülkede yaşayan insanlar kötü yönetilmenin bedelini ödemeyi hiç hak etmiyor. Ama üzücü olan ya da en azından benim üzüldüğüm nokta, bir politika bir düşünce uğruna her yapılana destek vermek. Hem de ilginç bir destek. Hem bu kararlarda, KKTC hükümetini yerden yere vurmak, hem de yabacı sermayeyi göklere çıkarmak. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu. Memlekette akla hayale gelmedik olaylar yaşanıyor. Bu topluma hak etmediği, küçük düşürücü yakıştırmalar, onur kırıcı söylemler dile getiriliyor. Bizim kahramanlardan ses yok. İş iyi ve güzel görünmeye gelince bir harmanlık yer bile az geliyor. Sanki ülkedeki asayişi, adaletsizliği, fırsat eşitsizliğini, kişiye göre yasalar çıkarmayı, batan, zarar eden kurumları siyasiler değil de, toplum ve çalışanlar yarattı. Diyelim ki doğrudur. Bu yıkımda herkesin payı var. Memleketi yönetenlerinde, bu yönetimleri her şeye rağmen yeniden seçenlerinde, sendikalarında, Türkiye hükümetlerinin de. Bunu bir noktaya kadar kabul edebiliriz. Ortada ortak bir yanlış varsa bunun ceremesi de ortak olmalıdır.

KKTC, Osmanlı İmparatorluğunun son dönemlerine benziyor. Hani yabancı devletlerin “Hasta Adam” benzetmesi yaptığı. Ekonomisi dibe vurmuş, yönetimi teslim olmuş, İstenilen her anlaşmaya imza atıp, yenilgiyi kabul eden ve sadece iktidarını düşünen bir anlayış. Osmanlı son dönemlerde İngiltere ve Fransa ile borç antlaşmaları yapıyordu. Borç veren İngiltere ve Fransa bu antlaşmalara kendi memurlarının görev yapacağı denetleme kurullarının oluşturulması şartını da ekletiyordu. 1859 yılında “Islahat-ı Maliye komisyonu” kuruldu. Yabancı ve Türk memurların görev yapacağı, memleket maliyesinin, vergi miktarlarının, kamu masraflarının sınırlandırılması çalışmalarının yürütüleceği bir kurul. Yani IMF olayının ilk adımları atılıyordu. Osmanlıya verilen borçların yönetim kısmı da yabancıların elinde olunca, Osmanlının modernleşmesi, atılım yapması engellenmiş oldu. Bunların yerine yönetim erkânı yeni saraylar ve lüks yaşam için ne gerekiyorsa yaptı. Tarih bu hataları affetmedi. Hasta adam Osmanlı, hatalar zinciri sonrasında dağılma ve parçalanma sürecine girdi. Gerisi malum kurtuluş savaşı destanı ve bugünlere geliş. Bana göre KKTC’de şu anda hasta adam. Dağılma ve parçalanma ihtimali az. Fakat destan yazıp, ayağa kalkacak durumu da yok.
Bu haber 879 defa okunmuştur

:

:

:

: