1974 öncesi her Kıbrıslı Türk'ün filmlere romanlara konu olacak yürekler acısı hikayeleri vardır. Bu konu hiçbir şekilde yadsınamaz. Bugün organizatörlerin gidip başka yerlerde hikaye aramaları gerekmez. Öylesine acı hikayelerle yüklüdür ki insanımız... Bugün içimden geçti. 20 Temmuz dolayısıyla o günleri yazıp anlatmak istedim. Barış taarruzu gerçekleşmeden önce her yerde barut kokuları, kaybolan insanlarımız, vatan uğruna şehit düşen insanlarımız, gazi olanlar...
Halen yürüyemeyen bir çok insanımız vardır. Ama bütün bu acılara rağmen insanımız Türklüklerinden hiçbir şekilde ödün vermeden gece gündüz demeden mücahitlerimiz mevzilerde nöbet tuttular ve Türkiye'nin yolunu gözlediler. İnançları derindendi yürektendi. Rumlar refah içerisinde yaşarlarken kendi insanımız özellikle köylülerimiz çok daha büyük yoksulluklar içerisindeydiler.Rum evlerinde akan sular,elektrikleri her şeyleri vardı. Kıbrıs Türkleri köy meydanlarından akan sulardan ve kuyu sularından idare ediyorlardı. Elektrik olarak ise gaz yağlı lambalarla idare ediyorlardı. O çağda okula giden çocuklar ödevlerini yapabilmek için o küçücük ışıklardan faydalanmaya çalışıyorlardı. Okuldan eve geldikleri zaman annelerinin bin bir kıtlıkla bulup pişirdikleri yemeği tepelerde bekleyen babalarına silah sesleri altında taşıyorlardı. Türk toplumunu azınlık konumuna ve yahutta adadan tamamen yok olmaları için bir Makarios politikası faaliyetleri yürütmeye başlatmışlardı.
Eokacı'ların politikası insanları öldürerek, yok ederek bir politika güdmekteydiler. O yıllarda birçok insanımız evleri, köyleri yakılıp talan edildikten sonra başka ülkelere göçe zorlandılar. O dönemde birçok insanımız Avustralya, İngiltere gibi ülkelere göç etmişlerdir. O dönemde Türkiye'de eğitim gören öğrencilerin bir kısmı Türkiye'ye yerleşip orada hayatlarını kurmuşlardır. O yıllarda Kıbrıslı Türk öğrencilerine Türkiye'de okumaları için burs veriyordu. Bir yandan mücahitlere maaş veriliyordu. Bir yandan da Kızılay battaniye, yiyecek ve gıda yardımlarında bulunuyordu. Bütün bu yardımlar yapılırken birçok insanımız çadırlarda barakalarda yaşam savaşı veriyorlardı. Kışın yağmur, çamur,s oğuk;yazın kavurucu sıcakta savaş esnasında ölenler
ayrıca savaşın acı yüzü olan hastalıklardan da ölen insanlarımız oluştur. Bütün bu
acılara rağmen Türkiye'ye olan sevgi, saygı hiçbir zaman azalıp sönmemiştir. Aksine
bağımız hep güçlü kalmış ve kalacaktır. İnsanımız o kadar aydındır ki bu konuda
Kıbrıs Türkiye için önemli, Türkiye de Kıbrıs için önemlidir. Mücahitlerimizin nöbet
tuttukları mevziler Rum mevzilerine çok yakın olduğundan Rum askerleri bizim
mücahitlerimizle alay ederlerdi. Türkiye gelecek bizi kurtaracak, bekledim de gelmedin parçalarını söyleyerek bizlerle alay ederlerdi.20 Temmuz 1974'te Türk ordusu adaya
ayak bastı ve artık bu kötü giden gidişata dur dedi. Sadece Kıbrıs'ı Kıbrıs insanını
kurtarmadı. Rumları da kurtardı. Neden mi?Eokacılar yani Yunanlılar, Makarioscular,Kıbrıs Rumları kendi aralarında savaşmaya başladılar ve birbirlerini öldürüyorlardı. Bu yüzdendir ki Türkiye hem adaya hem de adada yaşayan tüm insanlığa barışı getirmiştir.
TC Başbakan'ı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın da dediği gibi ilerleyen süreçte Güney Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs'tan elektrik ve su almak zorunda kalacaktır. Bu da şu demektir: Komşu komşunun külüne muhtaçtır.İnsan insana muhtaçtır. Bu kavgalar bu savaşlar neden? Zamansız olarak hem bu hayattan hem de yerinden göçe zorlanan bu insanlara yazık günah değil mi?20 Temmuz Barış Harekatı'nın 37. yıl dönümünü büyük bir coşku ile kutladık.Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın mesajları olağanüstü derecede tokat gibi bir mesajlardı.Yürürlüğe girdiği andan itibaren inanıyorum ki Kıbrıs insanı çok mutlu olacaktır. Dilerim atılacak olan adımlar 20 Temmuz kadar aydınlık olur. Suyun ışığın gittiği yere zenginlik, bereket gider. Bunun yanı sıra bir de doğal gaz getirilecek olursa medeniyetin tam merkezi konumuna gelecektir. Teşekkürler Türkiye teşekkürler.Sizi seviyorum.