yalcincemal@hotmail.com
Kıbrıs müzakereleri bidayetten itibaren, BM iyi niyet misyonu ve tarafsızlık ilkesi ile başlamıştı.
Gerek Annan Planı döneminde, gerekse de ondan sonraki yıllarda
belirlenen bu kural, süreç içerisinde delinmeye başladı.
Müzakerelerde de, bu ana unsur, hep önde tutulmaya çalışılmıştır.
Müzakereleri takip etmek için de, BM Genel Sekreteri, bir temsilcisini her zaman atamıştır.
Bu temsilcinin taraflara yaklaşımı, eşit olacak.
Hiçbir tarafa, baskı oluşturmayacak, iki tarafın iradesine saygı gösterecek.
BM bir baskı aracı olarak, tarafların üzerine gitmeyecek.
Tamamen, BM ‘nin 11 Şubatta, tarafların kabul ettiği çerçevede, görüşmeleri, iyi niyet misyonuna dayandırarak sürdürmek.
Yani Eide, görüşmelerde, bir taraf zararına hareket etmeyecek.
Görüşme masasında, onu sıkıntıya sokacak hareketlerden kaçınacak.
Taraflardan biri için ise, onu masada güçlendirecek söz ve demeçlerden, hareketlerden kaçınacak.
Taraflara eşit mesafede olacak.
Kıbrıs müzakerelerinin oturduğu zemin, iki bölgeli, iki toplumlu bir zemin.
Bu zemin üzerine de, inşa edilecek bir devlet yapısı, Federasyon.
Eide, bunları benden daha iyi biliyor.
Bu, ortak iki taraf arasında anlaşılmış bir metin.
Eide’nin, bunun dışına çıkması üstlendiği görev açısından mümkün değil.
Fakat , Temsilci, bunun mümkünatını, kendi iradesine dayanarak bulmuş ve uygulamaya koymuş.
Koyduğu uygulama şu:
Temsilci Famagusta gazetesine verdiği mülakatta, diğer şeyler yanında şunu da söylemiştir:
“Kıbrıs müzakerelerinden çıkacak sonucun, AB müktesebatı ile uyumlu olması gereğinden“ bahsetti.
11 Şubat anlaşmasında böyle bir kural ve ibare yok.
Bu, Akıncı’nın Cumhurbaşkanlığından sonra, Rum tarafından ileri sürülen bir tez.
Bu kurallar çerçevesinde, bulunacak bir çözüm, 11 Şubat anlaşmasında “iki bölgeliliği ve iki toplumluluğu“ berhava edecek bir tez.
11 Şubat anlaşmasında olmayan bir tezi, Rum tarafının, masaya getirmesi faaliyetleri karşısında, Eide’nin bu açıklaması düşündürücülüğün de ötesinde, sorgulamayı gerektirmez mi?
Yoksa Eide, görev değişikliği mi yaptı?
BM temsilciliğinden, Rum temsilciliğine mi terfi etti?
Eide Efendi bu hareketi ile tarafsızlığını yitirmedi mi?
AB muktesebatı doğrultusunda bulunacak bir çözüm, anlaşmanın AB hukuku haline dönüştürülemeyeceğini Eide bilmiyor mu?
Bu açıklaması karşısında, Sarayın tepkisi ne olacak?
Yoksa “sin de gülle mi geçsin“ politikası ile geçiştirilecek mi?
Eide bu açıklaması ile Rumlardan yana taraf olmuştur.
BM‘nin kendisine verdiği iyi niyet misyonunu, kötüye kullanmıştır.
Dolayısı ile de, Türk Halkı karşısında, güvenini de yitirmiş durumdadır.
Rumların tezlerinin savunuculuğunu yapan, Rum yanlısı bir görev üstlenmiştir.
Sn. Akıncı’nın yanında, BM temsilcisi olarak değil, Türk Halkının nazarında, Rumların bir temsilcisi olarak görev yapacak.
Bu demeci, Famagusta gazetesine verdi.
Gazete bunu yayımladı.
Eide, bunu yalanlamadı.
Demek yeni görevi, irade göstererek üstlendi.