Yalçın CEMAL
yalcincemal@hotmail.com
Bilindiği gibi, Mont Pelerin’de yapılan ve sonuca gidecek aşamaya gelindiğinde, Rum tarafı, istişarelerde bulunmak için, zaman isteyip. adaya geldi. Ondan da, Chipras’la görüşmek için, Atina’nın yolunu tutacak.
Kıbrıs sorunu ile ilgili, istişare yapmadığı bir konu, kalmamasına rağmen, Anastasiadis’i, bu yola iten nedeni, bir çok siyasi çevre. zamana oynadığı yollu düşüncelerle, değerlendirme yoluna gitmişlerdir.
Gerçekten, Rum tarafı, zamana mı oynuyor ?
Dilerseniz, bunu kısaca, bir irdeleyelim.
Geriye bakıldığında, takvime ve hakeme karşı çıkan, Rum zihniyeti, değil mi ?
Halen de, karşı çıkmıyor mu ?
Yine geçmişte, Ortodoks baş papazı, Hrisostomos’un: işi zamana bırakın, Türkleri izolasyonlarda, daha da zayıflayıp, istediğimiz bir anlaşmaya razı ederiz, yollu açıklaması. Zamana, yelken açmak değil midir ?
Haritaların, eş zamanlı olarak verilmesi, beşli konferansın belirlenmesi ile, sürecin sonlandırılması konusunda, mutabık kalınmasına rağmen, güney, yine başka sulara, dümen kırmadı mı ?
Nasıl mı ?
Geçen gün Nikos Hristodulidis’in, görüşme süreci ile ilgili, bir açıklaması:
İsviçre’de, yeniden başlayacak olan görüşmelerde, her şey yolunda gitse bile (kuşkulu bir söylem) bunun, uluslararası konferansın, hemen toplanacağı anlamına gelmeyeceğini söyledi.
Burada da amaç, işi zamana bırakmak, değil de, nedir ?
Bunlar, ortaya atılan, zamana oynama oyunları.
İkinci Cenevre görüşmelerinde, bakalım başka ne oyunlarla karşılaşacağız. Allah bilir.
Aklıma bir soru geliyor !
Acaba bu yöntemlerde, usandırıp bezdirme politikaları mı var ?
Bu işi uzatma oyununa, maalesef , Rusya’yı da, alet ettiler.
Rusya Federasyonu Lefkoşa Büyükelçisinin, yaptığı açıklama ile, bunun, bu yolda olduğu, ortaya çıkmaktadır.
Sn. Büyükelçinin söylediklerine, bir bakalım :
Ülkesinin, soruna, katkı yapabilmesi için, Kıbrıs sorununda, beşli değil, çoklu bir konferansın yapılmasını. Ayrıca , hakem ve takvime de, ülkesinin karşı olduğunu söyledi.
Rum tarafı, zamana oynadığından, şimşekleri, üzerine çekmemesi için, devreye yeni aktörleri sokmaya hazırlanıyor.
Sırada, Fransa var.
Çoklu konferans demek, Güvenlik Konseyinin daimi üyelerinin, müzakere masasına, oturması demek.
Zaten, AB masanın bir kenarında oturuyor.
Sn. Akıncı, Cumhuriyetin yıl dönümünde yaptığı konuşmada:
Kriterler bazında, uzlaşma sağlandığı takdirde, iki taraf, kendi haritasını hazırlayacak ve ayni anda, beşli konferansın tarihini de, Birleşmiş Milletler huzurunda, tespit edecektir.
Mutabakat , bu.
Ama, bu mutabakatın havası, Güney’de başka taraflara estirilmiş .
Görünen o ki, ne mutabakat, ne de havası kaldı.
Hava, gene Güney’in havası.
Ne dersiniz ?
Bundan vaz geçmeleri, beklenebilir mi ?