90+1…

Dünya futbol derbileri arasında hatırı sayılı yeri olan Galatasaray – Fenerbahçe derbisi heyecanı Pazar akşamı yaşandı.

Dünya futbol derbileri arasında hatırı sayılı yeri olan Galatasaray – Fenerbahçe derbisi heyecanı Pazar akşamı yaşandı. Kimisi tribündeki yerini alarak canlı olarak takımına destek oldu, kimi taraftarlarda ekran başına kilitlendi. Her derbi heyecanı haftalar öncesinde yaşanmaya başlar aslında ama sanki bu derbi için bu sefer bu durum sanki geçerli olmadı. Nedeni ise; her iki takımında şampiyonluktan uzak görüntü vermesi, çok iyi olmayan ve göze hitap etmeyen bir futbol anlayışı içerisinde olmaması, Galatasaray’ın hoca kan değişikliği olumlu anlamda katkı sağlamamış olması ve sarı lacivertlilerin sezon sonu görevini tamamlayacak bir teknik adam ile yola devam etmesi tüm bu etkenler toplandığında ve iki takımında ligdeki pozisyonları da göz önüne alındığında önceki senelere göre biraz daha sönük bir atmosfer ve algı olduğunu söyleyebiliriz diye düşünüyorum.

Tüm bu nedenlerle birlikte maç günü geldi çattı. Ve ne kadar günler öncesinden heyecanı düşük gibi de olsa netice de dünyanın sayılı derbilerinden biri Galatasaray – Fenerbahçe karşılaşmasıydı. Maça tabi ki sarı kırmızılı ekip, ev sahibi olma avantajı ve coşkulu taraftarını arkasına alarak hücum düşünen bir anlayışla maça başladı. Fenerbahçe ise, daha kontrollü bir oyun anlayışını benimsemişti. Biz taraftarlar aslında itiraf etmek gerekirse ilk yarı zaman zaman uyuduğumuzu bile belirtebilirim. Kısır geçen maçta Galatasaray yüklenmeye Fenerbahçe ise karşılamaya endeksli bir futbol ortaya koydular. Muslera’ya adeta bir elin parmaklarını geçmez çekilen şutların sayısı. Gerçi Fenerbahçe hücuma çıkışlarına problem yaşıyor, direk kaleye şut çekebilecek elinde Stoch gibi bir adam var iken ilk 18’e bile alınmıyor ve bunu anlamam mümkün olmuyor. Maç ortada Galatasaray’ın daha fazla istediği, golü arzulayan bir oyun taktiği sarı lacivertli ekibin orta saha defans uyumu sayesinde bertaraf edilirken, karşılaşma tam da başladığı gibi uyuttuğu gibi biteceği düşünülürken, hakem Fırat Aydınus mücadelenin sonuna en az 5 dakika ilave edince işler değişti.

İşte o uzatma dakikasında 90+1’de Fenerbahçe kendi alanında yakaladığı topu uzun kullanarak Şener ile buluşturup, Şener’de birebirde rakibini geçip güzel bir orta kesince Brazilyalı 6 sırt numaralı Josef De Souza’ya sadece boş alanda kafa vurmak kalıyordu, nitekim o da onu yaptı ve önünde üç kişinin olmasından dolayı topu görmede oldukça zorlanan Muslera elinden geleni yapıp uzansada topun ağlarla buluşmasını engelleyemedi. Ve haklı olarak Galatasaraylı futbolcular ve TT Arena’yı dolduran taraftarlarda bir şok etkisi oldu. Herkes sustu fakat mücadeleyi izlemeye gelen %5’lik oranda Fenerbahçeli taraftarlarda ise büyük bir coşku, büyük bir kutlama ve son dakikada gelen golün büyük hazzı yaşanıyordu. Tribünler ve futbolcu sevinçleri gerçekten görülmeye değerdi, sonuçta çok iddialı olmasa bile bu bir Galatasaray – Fenerbahçe derbisiydi.

Sonuç olarak, maç uzatmalara gittiğinde eminim ki futbolcu grubu dahil herkes maçın berabere sonuçlanacağını düşündüğü sırada bir son dakika golü gelmesi golü atanı sevince boğarken, diğerini de oldukça üzdü. İşte derbilerin güzelliği budur, ne kadar heyecansız maç dersin, bir anda heyecana bürünür. Ben her iki takıma da camiaya da futbol dünyasına bazen tatlı bazen acı duygular yaşatan bu ezeli rekabete teşekkür ediyorum. Kazananı kutluyorum. Tebrikler Fenerbahçe.


Bu haber 10155 defa okunmuştur

:

:

:

: