Bugün.
Devletimizin, nasıl kurulduğunu?
Hangi badirelerden geçen, Kıbrıs Türk Halkının, neler çektiğini de yazmayacağım.
Benim gibi birçok arkadaş, kendi sütunlarında, bunlara muhakkak değinmişlerdir.
Değineceklerdir.
Değinmeleri de, çok elzem.
Yeni kuşaklar, bunları bilmiyor.
Sözde barışçı Eğitim Sistemimiz, bunlara hiç değinmiyor.
Eğitimden, vazgeçtim.
Sözde Ulusalcı partilerimiz de, kendi üyelerine veya kurumlarındaki gençlere, bunları anlatmıyor.
Sadece ve sadece, ülkede kurulan bu Devletimizin çökmesi için.
Dolap Üstüne, dolap örülmekte.
Bugün 34 ‘cü yılını kutladığımız Devletimizin, içte ve dışta nasıl tezgahlar kurulup çökertilmeye çalışıldığını, anlatmaya çalışacağım.
Kurulduğu tarihten itibaren, Devleti içlerine sindiremeyenler.
Kurumları tarafından itibarsızlaştırılmaya, Devlet işlerini aksatmaya veya savsaklamaya.
Bugün git yarın gel politikası ile vatandaşları bilinçli bir şekilde Devletten soğutmaya çalışan, kişi ve kişiler.
Bunlara, belirli örgütlerin elemanları da diyebiliriz.
Bir de, siyasal iktidarların, iktidarsızlıklarından doğan, Devlete karşı görevlerini yerine getirmemeleri.
Bunları da, ikiye ayırmak gerek.
Yurt dışından, ne kumandası derseniz deyin. Kumanda ile Devletin altına dinamit koyup, uçurma faaliyetlerinde bulunanlar.
Diğerleri ise, Devletten yana görünüp, Devletin kurumlarını babalarının çiftliği gibi kullananlar.
Aslında bunlar, en tehlikelisi olanlardır.
Çünkü, içeriden Devleti zaafiyete uğratarak, itibarsızlaştırmak.
Tehlikelerin en büyüğü olsa gerek.
Çünkü itibarsızlaşan Devlete, güven ve saygı olamaz.
Bunların sonucunda ise, bilinçli olarak, vatandaşı Kıbrıs müzakereleri çerçevesinde, sorunların ve sıkıntıların giderilmesinde. Refahın sağlanmasındaki yolun “ Birleşik Kıbrıs’tan geçtiği “ savını ortaya atarak. Vatandaşın aklını bulandırarak, Devletinden nefret ettirerek, başka mecralara çekmeye, çalışmaktadırlar.
Bilhassa, Devlet yönetimindeki, yanlı uygulamalar.
Eşitsizlikler.
Kanunları uygulamamak veya uygulatmamak sureti ile keyfiliğin, Hukuk Devletinin yerine geçmesi.
Şimdi, bir de yeni moda çıktı!
Adaletsizliklere karşı, tek çıkar yolun, Avrupa Hukukunda olduğudur.
Sormak gerek!
Bu Hukuku da, uygulayacak olan, bizim yargıçlarımız değil mi?
Kaldı ki, Avrupa Hukukunun temel yapısı, Kapitalist sistem değil mi?
Dün öğleden sonra, Cumhuriyetin yıl dönümü kutlamaları başladı.
Bugün ve yarın, çeşitli etkinliklerle devam edecek.
Yıl dönümler, elbette önemli.
Fakat en önemlisi, kurulan Cumhuriyeti ilk önce kendi içinde.
İç yapısında.
Kurumlarında yaşatmak.
Bunun için de, yapılması gereken Devlet kurumlarında, Hukukun üstünlüğünü tesis etmek.
Keyfi uygulamalara, son vermek.
Devleti, sığınılacak bir liman haline getirmek.
Bu sağlandıktan sonra.
“Gerisi, fasa fiso.”
Cumhuriyetin, 34’cü yıl dönümü, kutlu ve mutlu olsun.