27 – 28 Ocak 1958 ‘de İngiliz sömürge idaresine karşı silahsız ve donanımsız olarak, Başkent Lefkoşa’da, bir avuç Kıbrıs Türk’ünün. “Bu adada benimle birlikte sahip olduğum, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklerimin olduğunu. Bunların varlık nedenimi teşkil ettiğini. Bunlardan asla vazgeçmeyeceğimi duyurmak için yollardayım “ mesajının verildiği bir eylem niteliğinde, toplu olarak başlayan bir gösteri idi.
İngiliz sömürge idaresi, tamamı ile barışçıl bir çerçevede başlayan ve liseli öğrencilerin ağırlıkta olduğu bu eyleme. Ölüm ve kan bulaştırmıştı.
Tamamen genç öğrenci topluluğu ve sivil halktan oluşan bu gösteriye. İngiliz sömürge idaresi tarafından, orantısız bir şekilde militarist silahlı güçler çıkararak. Topluluğun üzerine askeri vasıtaları sürdürerek ve ateş açtırarak, harekete katılan Türklerden, yedi Kıbrıslı Türk’ün şahadet mertebesine ulaşma suçunu teşkil edecek bir sonucun doğmasına neden olmuştu.
Osmanlı idaresinin, Terakki ve İttihat Cemiyetinin oldu bittileri ile Osmanlıyı Alman’ın yanında Birinci Dünya Savaşına sokması. İngiliz Sömürge İdaresini Kıbrıs Türk halkına karşı, düşmanca bir tutum içine girmesine sevk etmişti.
Kıbrıs Türk halkı, adada ikinci sınıf vatandaşın da altında bir muameleye tabi tutulmuş.
Adadaki varlığı ve ağırlığı yok hükmünden sayılmıştı.
Kıbrıs Türk Halkı.
Anası ve babası ölen çocuk gibi hem öksüz, hem de yetim kalmıştı.
Çanakkale zaferi ile moral bulan Kıbrıs Türk’ü.
İstanbul’un, İngilizler, İzmir’in de Yunanlılar tarafından işgali karşısında. Tümden çaresiz ve moral çöküntüsü ile ne yapacaklarını şaşırmış bir halde, denizdeki tekneler gibi yalpalayıp duruyordu.
Bu yalpalanma, denizin durulması ile mümkün olacaktı.
Denizin durulması, 19 mayıs 1919 ‘da gerçekleşti ve Kıbrıs Türk’ü yalpalanmaktan kurtularak. Çarenin Anadolu’da olduğunu gördü ve belledi.
Gerek Birinci, gerekse de İkinci Dünya Savaşında, İngiliz’in yanında yer almak koşulu ile Kıbrıs Adasını Rum’a ve Yunanistan’a peşkeş çeken İngiliz Krallığı karşısında, ciddi endişeler taşıyan ada Türkleri.
Atatürk’ün başlattığı milli mücadele hareketi ile büyük moral bularak.
Adadaki varlıklarını ve haklarını İngiliz sömürge İdaresine duyurmak ve kabul ettirmek için topluca mücadele içine girerek. Örgütlenme girişimine başladılar.
Türk Kurtuluş Savaşının 9 Eylülde zaferle sonuçlanmasından sonra. Kıbrıs Türkünün adadaki varlığı ve haklarının, daha da garanti altına alınması bakımından. Anavatan Türkiye ile daha sık ilişkiye girilerek. Anavatanın desteği sağlandı. Kıbrıs Türk Halkının örgütlü mücadelesinin kapısı açılmış oldu. Kıbrıs Türkü özgürlük, bağımsızlık ve Egemenlik denizine yelken açma hazırlıkları içinde. 27 – 28 Ocak sürprizi ile karşı karşıya kaldı. Şehitler verdi.
27 – 28 Ocak’ın, Kıbrıs Türk siyasal tarihindeki yeri.
Adanın sahiplerinden biri olduğunu.
Bu sahiplikle birlikte, Ada üzerinde Özgürlük, bağımsızlık ve egemenliğini de sağladığını. İngiliz sömürge idaresine ve dünyaya, şehitler vererek. İlan ettiği günün 62 ‘ci yıl dönümüdür.
27 – 28 Ocak 1958. Kıbrıs Türk halkının bağımsızlığına, Özgürlüğüne ve egemenliğine giden ilk kilometre taşı olması bakımından da Siyasal tarihimizde, ayrı bir önem taşımaktadır.
Kıbrıs Türkünün bu haykırışı.
Sömürge idaresinde ve dünyada yankı bularak. Talep etmiş olduğu hakların verilmesinde de ön ayak olmuştu.
Bir sene sonra.
1959 ‘ da oluşturulacak Cumhuriyette, kurucu ortak olarak yerini alacaktı.
1958 ‘de şehitler verdiğimiz Saray önünde. Akan kanın ve yitirilen canların bedeli karşılığı kurulan devlette. Kurucu ortaklardan birini oluşturan, haklara sahip olan, devletin sahibi olduk.
27 – 28 Ocak. Sadece ortaklığı getirmiş olmakla kalmadı.
KKTC’nin kuruluşunu da sağlamış oldu.
62’ci yılında şehitlerimizi rahmet, minnet ve özlemle anıyorum.
Işıklarının eksik olmamasını diliyorum.