Elli seneyi aşkın bir zaman federal sistemi görüşen Rum tarafı, elli senede kıvrak çizgiler çizerek işi oyalama taktiğine getirdi .
Oyalama politikasının gerekçesini , o dönemin Başbakanı Simitis efendi , Federasyonu görüşen papazdan sonraki Rum görüşmeci Spiros Kipriyanu’ya , Atina’da çıtlatmıştı .
BM GS ‘nin de müdahil olduğu görüşmede, tüm konularda anlaşılmış mutabık kalınmış iş imzaya kalmış .
Spiro mehil isteyerek Atina ile görüşeceğini ve bilahare kararını bildireceğini söyleyerek ayrılmıştı .
Atina’da durumu Başbakan Smitis’e aktaran Kibrianu , Simitis’in tepkisi ve zılgıcı ile karşılanmıştı .
Simitis , yakında Yunanistan’ın da Kıbrıs Cumhuriyetinin de AB üyesi olacağını . Adanın tüm coğrafyasına hükmedeceklerini ve Kıbrıs sorununun da bir AB sorunu olacağını . Sorunun AB ve Türkiye arasında bir mücadeleye döneceğini söyleyerek , işi uzatmasını salık vermişti .
Bu görüşme sonrası , Kibrianu görüşmeleri kesti ve katılmadı . İki dönem Başkanlık koltuğunda oturan ve görüşmeci olan Kiprianu . Sonuca gidilecek görüşmelerden hep kaçtı , çünkü taktiği Simitisten almıştı .
Rum tarafı Annan Planına kadar işleri bu şekilde oyalama taktiği ile devam ettirdi .
Annan Planı bir batı planı olmasına rağmen ( AB , ABD ) Rum tarafı Spiros Kiprianu’nun oyalama taktiğini devam ettirerek , Annan referandumunda gerçek yüzünü ortaya çıkardı . Plana “OHİ” diyerek Federal sisteme dayanan bir çözümden yana olmadıklarını tüm dünyaya gösterdi .
AB’nin bu oylama ile ne menem , gancık bir mahluk olduğu da ortaya çıktı . Güneyi AB ailesine dahil etti .
İşte o kararla , Simitis’in projesi uygulama safhasına girdi ve Kıbrıs sorununda taraf olan Rum tarafı değişerek . Yerini AB ‘nin alması için Rum ve Yunanistan’ın gayreti ile AB bu görevi üstlendi . Artık Kıbrıs konusunda Rum tarafı rahattır çünkü Türkiye’nin muhatabı Kıbrıs sorununda AB ‘dir .
Göle maya bu amaçla çalındı .
Başlangıçta göldeki maya tutar gibi oldu .
Güneyin ve Yunanın umduğu gibi ilk zamanlarda AB Türkiye’nin karşısında sorunun muadili gibi davranmaya , tehdit dili ile konuşmaya başladı .
Fransa , bilmem hangi gemisini ihtilaflı sulara gönderdi . AB yetkilileri Ankara’yı kendilerine mesken etti .
Okyanus ötesindekiler atıp tuttu . Halen de atıp tutmaya devam ediyorlar .
Yapılan tüm bu baskıya dönük girişimler , hep salonlarda kapalı mekanlarda oldu . Ambargolardan , yaptırımlardan tehdit vari bahsedildi . Tüm bunlara karşın Ankara Uluslararası hukuk ve uluslararası anlaşmalardan doğan haklarından vazgeçmedi . Bunun için tüm gücü ile sahaya indi .
Ne oldu ise , Türkiye’nin sahaya inmesi ile kapalı kapılar ardında tehdit dili ile konuşan bu destekçileri güney yanında bulamadı . Bu konuda çok büyük hayal kırıklığına uğradı .
Güneye büyük destek verenler, güneyin yanında yoktu .
Türk tarafının ortaya attığı iki devletli tez karşısında da , hempalarından beklediği davranışı göremedi ve şaşkın ördeğe döndü.
Şimdi , ortaya attığı birçok öneriden sonra çok ciddi bir taktik değişikliği yaparak . 1960 Anayasası ve devlet sistemine dönülmesi fikrini ortaya attı .
O sistemin Anayasasının 13 maddesini beğenmeyip değiştirmeye kalkışan acaba biz miydik ? Bunun için ta Ankaralara Başbakan İnönü’ye kadar gidip değişiklik önerisi yapan yine biz miydik ?
Yasaların , Anayasaya denkliğini sağlayan Anayasa Mahkemesi Başkanı olan Prf. Almanın işine son verip ülkeden kaçmasını sağlayan biz miydik ?
AB , ABD ve Terörizme yataklık eden Fransa’dan beklediğini bulamayan Niko efendi büyük taktik değiştirdi . Yarım kaldıkları işi başlattıkları Kıbrıs Cumhuriyeti havucu ile devam ettirmek ve sonuca ulaşmak gayretindeler .
Burada amaç yine ayni , 60’a dönüşle adadan Türkiye’yi etkisizleştirmek . Askeri 650 sayısına indirgemek ve kalındığı yerden yola devam etmek .
Bu öneri Kıbrıs Türk’ünü 74 ‘dün gerisine götürecek büyük bir tuzak.
Tabii bunun kabulü mümkün değil .
KKTC ‘de iktidar , muhalefet buna karşı çıktı .
Zaten 60 sisteminin yaşayamayacağı , 1974 Uluslararası Birinci Cenevre Konferansında tüm taraflarca teyit edilmişti .
Bu öneri ile Rum tarafının zamana oynadığı görüşleri var . Ben buna katılmıyorum . Artık zaman Yeni Türk önerisi ile onların aleyhine dönmeye başladı .
Bu bir şaşkınlık alameti .
New York’tan sonra bakalım hangi öneriyi ortaya atacaklar ?
Artık güneyin ileriye atacak adımı da kalmamış .
Vites geriye yönlendirilmiştir .
Ya tutarsa .