Türk Ulusunu dünyadan kazıyıp silmek için 1915 yılında başlatılan emperyalist saldırılar karşısında. Çanakkale’ye dayanan emperyal güçlerin umdukları değil, buldukları Mustafa Kemal olmuştu .
Orantısız bir güç karşısında Mustafa Kemal’in yönettiği Türk Ordusunu, bu orantısızlığa karşı itilaf devletleri bir santim geriye itememiş , çıktıkları sahile çakılıp kalmışlardı .
Kalmaya kalmışlardı da İmparatorluğu yönetenler, İstanbul’da teslim bayrağını çekerek, Mondros ateş kes anlaşmasını imzalamış. Akabinde de Sevr’de İtilaf Devletlerine kucağını açarak, Türk Ulusunun geleceğini emperyal devletlerin insafına terk etmişti .
Ülke perişan, insanlar geleceklerinden kaygılı, Bab-ı Ali’den gelecek için adım atmasını beklerken. İşgal kuvvetleri Anadolu’nun kritik bölgelerine asker çıkararak , ülkeyi işgal hareketine giriştiler .
İzmir Yunanlılar tarafından işgal edilmiş , Adana bölgesine Fransızlar çıkarma yapmıştı . Yerli Rumlar Türk köylerini basarak içinde olan Türkleri, çoluk çocuk, yaşlı demeden diri diri yakmış . Ülkeyi tam bir kaos durumuna itmişti .
Türk Halkı, büyük bir korku, endişe ve geleceğinden umutsuz bir halde yalpalayarak , ne yapacağını şaşırmıştı .
İşte bu umutsuzluk içinde , sarı saçlı , mavi gözlü bir dev adam . Hayatını büyük tehlikelere atarak , ülkedeki umutsuzlukları umuda çevirmek için 19 Mayıs 1919 ‘da İstanbul’dan kırık dökük bir gemi ile Samsun’a hareket etti .
Bu dev adam . Mustafa Kemal’in ta kendisi idi .
19 Mayıs 1919, Türk Ulusu için umutsuzlukların umuda döndüğü ve şahlandığı bir tarihtir .
Mustafa Kemal , Amasya , Erzurum ve Sivas Kongrelerini yaparak . Tüm dünyaya vatanın bir bütün olduğunun ve bölünemeyeceğinin mesajını vererek , kolları sıvadı ve işe koyuldu .
“Yurdumuzu işgal güçlerinden , milletimizin azim ve kararı kurtaracak “ özdeyişi ile Türk ulusunu örgütlemeye başladı .
İlk oluşturduğu örgüt ise TBMM oldu .
Ülkenin en büyük kurumu olan TBMM ve onun hükümeti . Atatürk’ün liderliğinde emperyal ülkelerle savaşma kararı alarak . Çok kısa bir zamanda milli orduyu oluşturdu . Kuvay-ı Milliye örgütü kanalı ile İstanbul’da depolanmış esir silahları Anadolu’ya naklederek . Türk Ordusunun donanım işini tamamlayıp , büyük taarruzun gerçekleşmesinde büyük katkıları oldu .
9 Eylül 1922’ de düşman İzmir sahilinden denize dökülüp ülke işgalden kurtarıldıktan sonra . TBMM 29 Ekim 1923‘ te ülkenin yönetim şeklinin Cumhuriyet olduğunu, oy birliği ile tüm dünyaya ilan etti .
Bugün 98‘ inci yıl dönümü .
Kutlu ve mutlu olsun .
Cumhuriyetin ilanının , biz Kıbrıs Türkleri için ne anlam taşıdığına gelince .
Gerek İngiliz sömürge idaresinde , gerekse de 11 yıllık getto yaşantımızda olsun . Bu ülkede varlığımızı 29 Ekim 1923 ‘te temelleri atılan Cumhuriyete borçluyuz .
Cumhuriyetimizin temelleri , 29 Ekim 1923‘ te atılan temeller üzerinde kurulmuştur .
29 Ekim’de bu temeller atılmamış olsa idi . Varın halimizi siz tahayyül edin .
Bunu tahayyül etmek bile bir işkence .
29 Ekim’de kurulan Cumhuriyet, Emperyalizme karşı kurulan ilk ve son Cumhuriyet olarak da tarihe bu anlamda geçmiştir .
Geçen zaman içinde Türkiye Cumhuriyetinin değeri daha da anlaşılmakta ve ona hem Anavatanda , hem de bizde , sıkı sıkıya sarılıp sahip çıkılmaktadır .
Cumhuriyetin harcında, Türk Ulusunun canı, kanı, teri kısacası tüm benliği vardır . Temeller bu harçla oluşturulmuştur .
Şimdilerde bu temelleri yıkmak ortadan kaldırmak hayalleri ve hamleleri yapılmaktadır .
Boşuna gayret .
En zor koşullarda atılan bu temelleri, şimdilerde yıkma teşebbüsünde bulunmak. Hiçbir zaman mümkün olmayacak bir hayal.
Türk Ulusu 98 yıl ne ise, bu gün de aynisinin tıpkısı .
Cumhuriyetimiz kutlu ve mutlu olsun .
Nice nice sonsuz yıllara …