HAKLAR VE ELDE EDİLİŞ YOLLARI

Dünya kurulalı beri haklar , hep ilk günkü gibi canlı olarak dünyamızı işgal etmeye devam etmektedir .

Dünya kurulalı beri haklar , hep ilk günkü gibi canlı olarak dünyamızı işgal etmeye devam etmektedir .
Hakların niceliği ve niteliği yelpazenin kanatlarına benzemektedir . Bir açarsınız apışıp kalırsınız .
Hakları hiçbir şeye sığdıramazsınız . Gelişen , değişen ve oluşan dünya koşullarında , mevcut haklara daha da yenileri eklenerek haklar manzumesi zenginleşmektedir . Buna bir örnek vermek istersek , mezun olduğum Ankara Hukuk Fakültesinde , bizim jenerasyonun okumadığı bir hukuk dersi sonradan eklendi . O da uzaydaki hakları koruyan , hem Milli Uzay Hukuku , hem de Uluslararası Uzay Hukuku .
Deniz Hukukunda , kara suları ve kıta sahanlığı vardı da münhasır ekonomik bölgeler olarak haklar daha sonra ortaya çıkmıştır .
Bu hakların içerisinde en kutsal ve en ulvisi olan Kadın Hakları idi . Kadına bir insan değil de bir köle bir halayık muamelesi yapılıyor ve bu gözle bakılıyordu .
Dünyada ilk kez dünya kadın hakları günü , 5 Aralık 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınına vermiş olduğu Seçme ve Seçilme Hakkı ile Türkiye’de başlamış oldu .
Birleşmiş Milletler örgütü ise , Dünya Kadın Hakları gününü , 16 Mart 1977 tarihinde aldığı bir kararla , 8 Mart’ı Dünya Kadınlar günü olarak ilan etti . BM’in, Mustafa Kemal Atatürk’ün 43 yıl gerisinden gelmesi ise , Atatürk’ün Türk kadınlarına vermiş olduğu değerin bir göstergesi olması bakımından değerlendirilmelidir .
Her yıl Kadın Hakları günü kutlanmakta , ahkamlar kesilmekte , bildiriler yayınlanmakta . Fakat dünyada kadına şiddet ve kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi için gerekli önlemler alınmıyor veya alınmak istenmiyor .
1977 ‘den bu yana Dünya Kadın Haklarının gelmesi gerektiği hedefe ulaşabildik mi ?
Ne mümkün .
Dünyanın dörtte üçünde kadınlara hala daha köle muamelesi ve ikinci sınıf vatandaş olarak bakılmaktadır .
Kadınlar nasiplerini , savaşlardan da çok kötü bir şekilde almaktadırlar .
Ekranlarda onların çektiklerini görüyor ve yaşıyoruz . En çok olumsuzlukları yaşayanlar onlar . Ukrayna savaşı bunun canlı bir örneği .
Yukarıda haklardan bahsettim .
Rusya Federasyonu Ukrayna’yı işgal etmekle acaba ne kadar haklı ?
Batılılar bunun Uluslararası Hukuka aykırı olduğunu söylüyor .
Fakat yakın bir dostluk ilişkisi içinde bulunan Çin Halk Cumhuriyeti “egemen bir ülke olarak kendi çıkarları doğrultusunda hareket etme hakkı vardır “ diyor .
Demek ki bir süper güç olan ve BM GK üyesi olan Çin , bu işgali bir “hak” olarak görebiliyor .
Çıkardan hak elde etme .
Bundan yola çıkar isek , herhangi bir ülkenin çıkarı olduğu bir ülkeyi işgal etme hakkı da doğuyor . Tabii bu hak silahlı gücün kudretine bağlı olarak ileri sürülebilir . Ukrayna örneğinde olduğu gibi.
Güneyde bir anket yapılmış .
Ukrayna’nın işgali 1974 Barış Harekatı ile eşleştirilmiş .
Ne alaka ?
Uluslararası anlaşmalar ortada . Okunsun .
Bizdeki bazı gafiller . Anayasa düzeninden bahsederek , Güney’e olan minnetlerini ödemeye çalışıyorlar .
Ortaklık Anayasasının 7. maddesini okumalarını öneririm .
Kaldı ki Ukrayna savaşında gördük ki tabii bu herhalde siyaset bilimine ve siyasi literatüre girecek yeni bir hak elde etme terimidir .
Egemen ülkeler , şayet çıkarları varsa . Bir coğrafyada , o çıkar doğal olarak hak veya haklar doğurarak , işgal edilebiliyor .
Bu siyasette ilerisi için çok büyük emsallere gebe olacak .
Tabii bu hak ve bütün hakların elde edilmesinin asli kaynağı , o ülkenin dayandığı silahlı gücüdür .
Çıkarın hakka dönüştüğü bir dünya düzenine doğru , yelken açılmış durumda .
Bakalım rüzgar bizi nerelere götürecek ?




Bu haber 3575 defa okunmuştur

:

:

:

: