Yumurta ne zaman kapıya tekerlense , hop oturup hop kalkarız .
Şimdi yine ayni durumdayız .
Kahramanmaraş’ın Pazarcık beldesindeki afatla birlikte , hop oturup , hop kalkmaktayız .
Kıbrıs Adası , bir deprem ülkesi .
Faaliyetteki fayın , adanın güneyinden geçmesi , bu gerçeği ortadan kaldırmamaktadır .
1941 ve 1953 ‘teki depremlerden sonra , zamanın yönetimleri , inşaatlarla ilgili önlem alsalar da , toplumlararası çatışmalar nedeni ile buna pek dikkat edilmemiş . Türklerin yaşadığı bölgelerde ise , inşaat malzemelerinin , ambargolar nedeni ile Türk bölgelerine verilmemesinden dolayı , bu daha da imkansızlaşmıştı .
74 ‘ ten sonra , bu konuda mevzuat değişikliği ile daha sıkı tedbirler alınarak, inşaatların yapımı sürdürebilir bir konuma gelmişti .
Denetim , sadece planda yapılmakta , plana uymayanlara vize verilmemekte idi .
Buna bir anlamda kağıt üstünde denetim de denilebilir .
Halbuki , denetimin istenen sonucu verebilmesi için , inşaatın a’dan z ‘ye kadar olan her işlevi , denetimden geçirilerek amaç hasıl olabilirdi .
Bu yapılmadı .
Bir de proje ve planı vize almış yüzlerce inşaat , Annan Referandumu arifesinde , mantar gibi dikilmiş . İstenilen denetim ve denetimler yapılmamıştı .
O dönemi çok iyi hatırlıyorum . İki üç ayda , inşaat içine girilebilecek duruma gelirdi .
Anan Planına göre bu inşaatlar , Türk eyalet devletçiğinde kalacak coğrafya üzerinde inşa edilmişler .
Bunların inşa aşamaları , hiçbir denetimden geçmemişti .
74 ‘ten önce inşa edilmiş konutların yaşları , son kullanma tarihini çoktan geçti. O zaman kullanılan inşaat malzemeleri , şimdikiler gibi günün koşullarına uygun kalitede değillerdi .
Kum , deniz kumu idi , ki bu inşaat için en kötü ve yıkıcı bir malzeme olarak tarih sayfalarına girmiştir .
Pazarcık’taki deprem ve depremle ilgili gelişmeler . Başta ülkedeki idarecileri ve halkı çok büyük oranda endişelere ve kaygılara sevk etmiştir .
Okullarımızın ve devlet dairelerimizin fiziki durumları , ortada .
Birçoğu dökülür vaziyette .
Halbuki zamanında yasalar uygulansa ve rutin olarak işler yolunda gitse idi , durum bu aşamaya gelmezdi .
Ben , hem İngiliz sömürge idaresinin o baskıcı dönemini . Hem de Ortaklık Cumhuriyetini yaşadım .
İngiliz yönetiminden kalma , devletin kontrolünde ve direktifi ile çalışan bir daire vardı ki , devletin işlevinde birinci derecede önem arz ederdi .
PİD .
Yani Planlama İnşaat Dairesi .
Adı üstünde , planlayarak inşaat yapmak .
Kim için ?
Devlet için .
Görevi , sadece bu mu idi ?
Hayır . Bütün devlet dairelerinin fiziki yönden kontrolünü yaparak , gerekli tamir ve bakım işlerini de yerine getirmekti .
1974 ‘ten sonra , şu anda faaliyet gösteren , Başbakanlık , Dışişleri Bakanlığı , Ulaştırma Bakanlığı , AKM binaları , bu daire tarafından yapılmıştı .
Şu anda dimdik ayakta ve işlevlerini devam ettirmektedirler .
Zaman içerisinde bu dairemiz , sadece ilgili yasalarda kalmış , fiilen ise ismi ile yaşayan bir kurum haline getirilmiştir .
Yani işlevsizleştirildi .
Devlet dairelerini ve bilhassa okulları , içine girilemeyecek duruma sokan , aileleri , velileri endişelendiren .
PİD’i işlevsizleştiren politikacılar değil mi ?
PİD işlevini yerine getirse idi . Okulların ve devlet dairelerinin durumu , bu aşamaya gelir miydi ?
İsmi olan , cismi olmayan bir kurum .
Ülkede yolsuzluklar oluyormuş !
Tek tük , Mahkemelerde kokusu çıkıyor .
Bunlar , aysberkin su yüzeyindeki görüntüleri .
Ya su altındaki görüntüler ?