Şamişaries dedikleri

Kıbrıs Türkleri asırlardır, değişik hakaretlere, aşağılamalara, horlamalara maruz kaldı.

Kıbrıs Türkleri asırlardır, değişik hakaretlere, aşağılamalara, horlamalara maruz kaldı.

Ada Türkleri arasında varlıklı, paralı , maldar insanlarımız parmakla sayılır durumda idi.
Onlar da yatırım yapmaktan, istihdam sahası açmaktan, ticarete atılmaktan çekinirlerdi. Ticaret tamamıyle Rumların ve Ermenilerin ellerinde idi.

Ünlü para babası Lanitis, Rumları sürekli teşvik eder, İngiliz koloni idaresinde verilecek memuriyetten uzak kalmalarını önerir ve “bırakınız Türkler civil servant- sivil hizmekarlarımız, memurlarımız olsun, ticaret, sanayi, ithalat, ihracat bizlerin elinde ve kontrolünde bulunsun” derdi.
Rumların çoğu da uydu ve Hacı Kiryakolar, Leventisler, Lordoslar, Hacı Pavlolar gibi ünlü tüccarlar, iş adamları yarattı.

Kıbrıs Türklerinin büyük çoğunluğu, devlet kapılarında iş bulmak için, memur olmak için can attı.
Çünkü çoğu tarımla uğraşırdı, kimileri de
Şamişicilik, köftecilik, börekcilik, helvacılık yaparak geçimlerini sağlarlardı. İşte bu ,alın teri ve emeği ile dürüstce çalışarak aile geçindiren kıbrıslı Türklere, Rum ileri gelenleri “şamişaries” yani şamişici lakabını takmış ve onlara yükseklerden bakarak, aşağılayıyorlardı.
Halbuki, 2-3 zengin, mal mülk ve çiftlik sahibi Türkler Rumları yanlarında işci, amele, çoban olarak çalıştırıyor ve onlara çok iyi bakıyorlardı, horlamıyor, aşağılamıyorlardı.
Bunları hep büyüklerimizden işittim, bir kısmına da yetiştim ve gördüm.

İkinci Cihan savaşı çıktığında İngiliz sömürgeciler Kıbrıslı Türk ve Rum gençleri paralı asker olarak aldı Mısıra, Libyaya, Yunanistana, İtalyaya götürdü, cephelerde görev verdi. Kimileri yaşamını yitirdi, kimileri sakat kaldı, kimileri Almanlara esir düştü. Kurtulanlar, savaştan sonra ülkeye döndü. İngiliz sömürge idaresi kendilerine sivil kıyafet dağıttı (babama da verdiklerinde görmüştüm), kimilerini gardiyan, polis, odacı ve memur olarak istihdam etti.
Köylerine dönenlere de kooperatiflerden kredi dağıtarak çiftciliği, hayvan besleyiciliğini, sebzeciliği, meyveciliği teşvik etti.
1955-58-63 yılları dönemlerinde, köylerinde, kasabalarda, kantonlarda, gettolarda muhasara altında kalan Türkler , Türkten Türke kampanyası başlattı. Yeni yeni tüccarlarımız, ithalaatcılarımız türedi. Kimileri büyük Rum tüccarlardan izinle aldıklarını insanlarımıza fahiş fiyata satarak köşeyi döndü. Halkımızı acımadan sömürdü.

1963 deki toplumlararası çarpışmalardan sonradır ki Kıbrıs Türk halkı gözünü daha da açtı. Şamişicilikten kurtulmaya adım attı. Rahmetli hocamız Necat Agah, çoğunu, başta oğluları Agah ve Erteni ticarete yönlendirdi.

1963 de ne zaman ki ,Kıbrıs Cumhuriyetinden kopup da kendi yönetimlerimiz altında varolma savaşına girişti, sanayicilerimiz de, inşaat ustalarımız da, tüccarlarımız da çoğaldı. 1967 Köfünye-Geçitkale muhasarasından sonra Türkiyenin ultimatomu ile yollar açılıp, normale dönüşe geçilince, halkımız çektiklerini unuttu, Rum çarşılarına koştu. Türk Kıbrıslıların esas, köklü kalkınması 1974 savaşından ve adanın bölünmesinden sonra başladı. Belirsizlik ve Rum korkusu kalmayınca yatırımcılarımız, iş adamlarımız, sanayicilerimiz, turizimcilerimiz perda oldu. Hele, İnşaat sektöründe inanılmaz sayıda kontraktörler, yatırımcılar ortaya atıldı. Rum arazilerinin ve mallarının yağmalanması ile de mantar gibi milyonerlerimiz türedi. İngilterede, Avustralyada, Kanada da kazandıklarını getirip Kuzey Kıbrısa atanlar da oldu. Attıklarına bin pişman edildi ve çoğu adayı terketti.

Bunları neden yazdım? Çok yaşlı bir büyüğümüzle sohbetim esnasında anlattıklarından ilham aldım ve bu günkü durumumuzu inceledim.
Herkesin evinde beyaz eşyası bir tamam, yeni yeni evler, konutlar, villalar, kapılarında yepyeni son model arabalar. Aç bilaç insanımız yok. Ama, huzur da yok, şikayet bol.
Bir zamanlar şamişi, köfte , börek ve helva, ayran satarak geçinen insanları düşünüyor ve takdir ediyorum. Kanaat getirerek Allaha şükrederek aile geçindirdiler, evlatlarını okuttular, everdiler. Pek ala, şimdi ne oluyor da sonu gelmeyen şikayetler, protestolar, grevler almış başını gidiyor? Bir yerlerde yanlışlık var. O yanlışlığı düzeltecek, işleri yoluna sokacak, halkı mutlu edecek yönetim YOK.
Büyüğümün da dediği gibi ne oldu da bu halk bu kadar doyumsuz oldu, şükretmez oldu. İş yerlerine arabalarla giden, çocuklarını okullara arabalarla götüren mi vardı o zamanlar. Kilometrelerce yürürdü insanlarımız işe, çocuklarımız da okula gitmek için.... Şimdiki bolluk ve rahatlık Kıbrıs Türk tarihinde yaşanmamıştır diyen büyüğüme, zaman değişti, insanlar değişti deyecek oldum, o düzeltti. “İnsanlar doymaz, kanaat getirmez oldu, arsızlık aldı başını gitti, gider. Ama, onları bütün bunlara alıştıranlardadır kabahat” dedi. Bilmem siz bu görüşlere katılır mısınız. Ben, büyüğümü haklı buldum..

Bu haber 291 defa okunmuştur
  • zenginlik ama nasil zenginlik??    - 24.09.2011 Ingiliz gazetesinden dun okudum.. Gunumuz dunyasinda 'obesity' yani asiri sismanliktan olenlerin sayisi acliktan olenlerin sayisindan cok daha fazla imis... :))
  • büyüklerimizi dinlememiz gerekir kemal  lefgoşa - 23.09.2011 bence sorun alışık olmadağımız halklar suçlar kültürler piskopatlarla istesek de istemesek de alıştırılmaya başlamamız dır ve bu olayların hepsi 90 lardan sonra hızla hayatımıza girmiştir ,refah ve huzur 74 de türkiyeden geldiği gibide sorun da türkiyeden gelmiştir ve giderek içinden çıkılmaz hale gelmektedir bence tc lilerin adaya girişinde sıkı denetimlerden geçiriilmesi adaya girişde suç kaydına bakılması gerekir, ve kktc halkını tc halklarından koruyan yasalar getirilmelidir hem oy hem kültür meselesinde , ama bunlar tabiki hayal

:

:

:

: