Yıllardır süre gelen Kıbrıs meselesinin beklenen üçüncü aşaması için ‘start’ verildi. Gelinen noktaya kadar iki aşamada gerçekleştirilen çözüm bulma aşamalarında nihayet beklenen ‘son’a yaklaşılıyor.
Hepimizin bileceği gibi Kıbrıs müzakerelerinde bu zamana kadar sürdürülen aşamaların ilkinde, Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumların bir anlaşmaya varması ilk beklentiydi. Ne yazık ki de beklentilerin ötesine geçemedi. Ancak yine de taraflar flört etmekten vazgeçmedi.
İkinci olarak da taraflar ve özellikle Türk tarafı Cenevre ve New York Zirveleri’nden en azından bir takvim çıkması için beklentilerini net bir dille ortaya koydu. Bu takvimin olmaması halinde de BM tarafından Kıbrıs’ta bir çözüm olamayacağının deklare edilmesi beklentisini ve bu konudaki net duruşunu sergiledi. Yani kısacası, sorunun ikinci aşamasında bir ‘mucize’ bekliyorduk.
Ve bu iki aşamanın ardından üçüncü ve son aşamaya geldik. Peki neydi bu son aşama? Rum Yönetimi’nin AB Dönem Başkanlığı’nı devralmasından önce Türk tarafının bir kazanım elde etmesini sağlamaktı. Yani Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de ifade ettiği gibi ‘ya 6 ay içerisinde Kıbrıs’ta bir uzlaşı sağlanacaktı ya da Kıbrıs tanınacaktı.”
İşte bu üçüncü aşama tam da Sayın Gül’ün yaptığı bu açıklama ile başlamış oldu. Kıbrıs konusunda İngiltere’ye gitmeden önce herhangi bir açıklama yapmayan Sayın Gül, İngiltere Başbakanı David Cameron ile yaptığı görüşmenin ardından böyle önemli bir açıklamayı yaptı. Bu açıklama bu konunun garantör ülkelerden biri olan İngiltere’nin Başbakanı ile görüşülmeden dile getirilemezdi. Yani Sayın Gül, yapmış olduğu bu açıklamalarla, bu konuya İngiltere’nin ve ABD Başkanı Obama’nın da destek verdiğini hissettirmiştir. Kim bilir belki de iki garantör ülkenin en yetkili isimlerinin görüşmelerinin ardından yapılan bu açıklama metninin nokta ve virgülleri Barrrack Obama tarafından konulmuş da olabilir…
Daha öncede söylediğimiz gibi Sayın Gül bu açıklamaları ile üçüncü aşamayı başlattı. Nitekim Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve Başmüzakereci Egemen Bağış’ın açıklamaları da bu planın bir parçasıdır.
Ancak tüm bunlar olup biterken, bu senaryoların en önemli aktörü olan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan sahnede yoktu. Kendisinin sağlık sorunu olduğunu ve bir operasyon geçirdiğini öğrendik. Dileğimiz bir an önce şifa bulmasıdır. Allah kendisini başımızdan eksik etmesin. Çünkü bir süredir zorlu ve virajlı yollardan çıkan Kıbrıs Türkü artık tepededir ve artık yokuş aşağı rahatlıkla inmeye başlayacaktır. Bu yolculukta yanımızda Sayın Erdoğan’ın da olması gücümüze güç katacaktır. Öte yandan yıllardır gamsızca yaşayan Rum Yönetimi içinse zaman, kara kara düşünme ve yokuş tırmanma zamanıdır. Ne de olsa her inişin bir de çıkışı vardır değil mi?