Rum Yönetimi, AB Dönem Başkanlığı için hazırlıklarını sürdürürken, Türkiye’de kararlı duruşundan asla taviz vermiyor.
Rum Yönetimi, AB Dönem Başkanlığı için hazırlıklarını sürdürürken, Türkiye’de kararlı duruşundan asla taviz vermiyor. Gittiği her uluslar arası arenada Kıbrıs’ın vazgeçilmez olduğunu vurgulayan üst düzey yetkililer, AB Dönem Başkanlığı’nı Rum Yönetimi’nin devralması durumunda temas kurmayacaklarını da belirtiyorlar. Peki daha kendi ülkesini doğru düzgün yönetmeyi başaramamış, ekonomi çarklarını döndüremeyen Güney Kıbrıs’ın, dönem başkanlığından kaybeden kim olur?
Bize göre bu sorunun yanıtı gün be gün ortada. 23 Nisan’da ‘koltuğu amcalarından devralan’ ilkokul öğrencisi gibi dönem başkanlığını devralacak olan Rum Yönetimi, ağabeylerinin kanatlarıyla uçmaya çalışacak. Tabii ki de Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili saçma sapan eylemler ve tacizkar açıklamalarda bulunacakları da aşikar. Ancak AB üyelerinin unuttuğu bir konu var. O da daha öncede belirtildiği gibi ‘Türkiye’nin AB’ye değil, AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacıdır.
Euro Bölgesi’ndeki deprem devam ederken ve üye ülkelerin, üyelikten çıkarılmaları konusu gündemde baş madde olurken böyle bir ortamda kaos yaratacak ve Türkiye’ye sırt çevirecek bir yaklaşım Avrupa’ya büyük zarar verir. Önemli bir bağlantı noktası olan Türkiye, kararlı politikaları ve yükselen grafiği ile pek çok ülke için emsal teşkil ederken, ‘adet yerini bulsun’ diye o koltuğa Rum Yönetimi’ni oturtmanın bir alemi yok. Üstelik bu başkanlık süreci, Avrupa Birliği’ne bir kazanç değil külfet olarak dönecekken, bu dönem başkanlığından kaybedenin AB olacağı su götürmeyen bir gerçektir. Oysa herkesin kazanacağı bir yol var: O da Kıbrıs’ta ya bir çözüm ya da dönem başkanlığından önce en azından bazı ambargoların kaldırılmasıdır. Yıllar önce verilen bir sözün artık yerine getirilmesi o kadar da zor bir şey olmasa gerek…