Kıbrıs Türk Havayolları’nın iflasından bu yana ülkemizde eylem ya da grevsiz gün neredeyse hiç yaşanmadı. Eğitimler aksadı, yollar kapandı, telefonlar, internet bağlantıları kesildi. Bunu yaparken de aslında milli bir varlığın kaybedilmesinden ziyade işsizlik endişesi, çalışanların tepki göstermesinde etkili oldu.
Tüm dünyada çalışan kesimin en büyük derdi, ücretini düzenli olarak alabilmek ve gelir seviyesinin kendisine daha iyi şartlar sunabilecek bir düzeyde olmasıdır. Bu herkes için geçerli… Herkes daha iyi şartlar altında çalışabileceği ve gelir seviyesinin daha yüksek olduğu bir işte çalışma beklentisi içerisinde… Ülkemizde bu şartlar ne yazık ki sadece kamu çalışanlarına sağlanabiliyor.
Kamuda mesailerin belirli bir saat diliminde olması, mesaiye giriş ve çıkış saatlerinizin kesin çizgilerle çizilmiş olması, fazladan kaldığınız her saat için fazla mesai ücreti almanız, yılın otuz günü ücretli izin hakkı en büyük avantajlar… Bunun yanı sıra banka, kredi ve alım-satım işlemlerinizde de kamu çalışanı olmanızın size getirisi oldukça yüksek… Maaşlar da ülke geneline göre baz alındığında hiç de azımsanmayacak bir ölçüde… Üstüne bir de emeklilik ikramiyesi eklenince, herkesin gözü kamuda oluyor haliyle… Devlette çalışmanın sağladığı bu avantajlardan ötürü de ülkemizde, özelleştirmeye yönelik her bir adım büyük bir tepkiyle karşılandı.
Halbuki kamu ve özel sektör arasındaki gerek çalışma şartları gerekse de ücretler arasındaki denge sağlanabilseydi bugün ne vatandaşlarımız soğukta ve karanlıkta kalacaklardı ne de KTHY çalışanları iki yıl boyunca çile çekecekti.
Ne yazık ki partizanca uygulamalardan ötürü kamu, çalışanların yükünü kaldıramayacak bir hale gelmiştir. Bunun bilincinde olan kamu çalışanları da açıkta kalmamak için direnmektedir. Oysa devlet bu noktada özel sektörü şartlar ve ücretler açısından biraz daha kamuya yakınlaştırabilirse sorun ortadan kalkar. Bunun için de işverenlerin teşvik edilmesi ve sosyal sigorta ve ihtiyat yatırımlarının bazı sektörlerde olduğu gibi devlet tarafından üstlenilmesi bir alternatif olabilir. Bunlar sağlanıldığı takdirde hem çalışanlar mağdur edilmemiş olur hem de devlet, ‘zarar ettiğini öne sürdüğü’ kuruluşların yükünü çekmekten kurtulur.