“Kadına şiddet gün geçtikçe artıyor”… Pelesenk oldu bu cümle iyice dilimize…
Hasan ile Aysun… 6 yıldır beraberler. 6 yıllık birlikteliğin verdiği hadde dayanmış olsa gerek ki, kafa göz giriyor Hasan, Aysun’a. Önce tokat atıyor, sonra hızını alamıyor kafa atıp burnunu kırıyor.
Hep merak etmişimdir “bir erkek, bir kadına hangi mantıkla şiddet uygular?” Elbette ki, şiddette mantık aranmaz ama hadi aradık diyelim (illa empati kuracağız ya), yahu kardeşim karşındaki erkek olsa at tokatı karşılığını bekle. Gövde gösterisi yapın, hanginiz hanginizi döverse… Be insaf be kardeşim! Karşındaki “kadın”. Ne kadar gücü yetebilir ki sana? Vurup da karşılık mı bekliyorsun? Bu ne şiddet bu celal!
Yazımın başında belirttiğim dilimize pelesenk olmuş o cümleyi kurmasına kuruyoruz da acaba hiç soruyor muyuz “Bu şiddet artıyor ama neden? Nereden buluyor adamlar karşı cinslerine şiddet uygulayacak haddi? Ve neden azalacağına gün geçtikçe giderek artıyor?”
Sorunun cevabı çok basit aslında… “Caydırıcılık yok!”… Her dayak atan teminatla serbest kalırsa bu adamların gözü korkar mı?
Bu adamlara iyi bir caydırıcı ceza şart. Tıkın içeriye. Yatsın birkaç yıl. İbret-i alem diye bizler de verelim büyük puntolarla hapis cezasını bakın bakalım devam ediyor mu şiddette artma?
Tabii burada sadece adli makamda da bitmiyor iş. Olayın adli boyuta gelebilmesi için mümkünse kadının, kendisini döven biricik aşkına kıyıp olayı dramatikleştirmeden gidip hakkını araması gerekiyor. Her şeyi de ilahi adaletten beklemeyelim hanımlar. Gidin mahkemelerde sonuna kadar arayın hakkınızı. Dayağı yiyip yiyip sonra sorduklarında “o aslında özünde iyi insan” cevabını vermeyin. İyi insanlığı bir size mi sökmüyor yani?
Biz izin veriyoruz şiddete. Biz veriyoruz o haddi. Sessiz kalarak, caydırıcı cezalar vermeyerek bizler sebep oluyoruz bu artışa.
Rica ederim, şimdi bana “geri kalmışlık”, “cahillik”, “modernleşememe” gibi postmodern cevaplarla gelmeyin. Bunun ne geri kalmışlık ne de modernleşememeyle ilgisi var. Bu bildiğin psikopatlık. Adamın ruh sağlığı bozuksa, isterse profesör olsun yine şiddet uyguluyor. Eğer hala “Yok efendim geri kalmışlıkla ilgisi var diyorsanız”, ben size hemen Uluslararası Af Örgütü’nün Kadına Şiddet Raporu’nu açıklayayım; “Bu rapora göre, her dört günde bir Fransa’da 1 kadın aile içi şiddet nedeniyle ölüyor; Kanada’da kadınların yarısı 16 yaşına gelene kadar en az bir kere fiziksel ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Kadınların üçte biri eşinden ya da partnerinden şiddet görüyor. İngiltere’de kadınların yüzde 25’i, yaşamları boyunca eşleri, eski eşleri ya da erkek arkadaşları tarafından yumruklanıyor ya da tokatlanıyor. ABD’de kız çocuklarının aile bireyleri tarafından istismar oranı yüzde 40 civarında seyrederken, ev içi şiddet ise yüzde 21 ile yüzde 54 arasında değişiyor. Dahası ABD’de her yıl 5 binin üzerinde kadın dövülerek öldürülüyor…”
Kadına şiddet uygulayan adamın o şiddetten “mağdur” edilmesi gerekiyor. Caydırılması gerekiyor. Susturulması, içeriye tıkıp 4 duvar arasında biraz da kendisini dinleyeceği bir ortamın sağlanması gerekiyor. Canı sıkılırsa, kendi kendini yumruklasın içeride.
Sessiz kalmak suça ortak olmaktır. Bu davalar adli makamlara gittiğinde, adli makamlar her seferinde “teminatla serbest bırakırsa” biz daha çok söyleriz “Kadına şiddet artıyor” diye.
Adamlarda aramayın öncelik suçu, biraz da siz sorun bakalım kendinize “neden artıyor?”…
Bu arada, aklıma gelmişken sorayım… Hani, nerede kadın sığınma evi?