Adı değişmiş de olsa mantık aynı, sistem aynı her şey aynı. ÖSS veyahut YGS, LYS bilmem ne... Hepsi aynı...
Ne oluyor bu sınavda? 'Sınav uzmanlarına' göre 'Çok çalışan, hakkını alıyor'... Evet, genellikle gerçekten daha çok çalışan, sorumluluk sahibi kişiler iyi yerlere gitmesine gidiyor ama bu sorumluluk daha ergen dönemlerinde bekleniyor. Herkes aynı yaşta olgunlaşma bilincine sahip olmak zorundaymış gibi.
Sokaklarda onlarca işsiz üniversiteli varken aileler bunları görmezden gelip 'Çocuğum az da olsa zeki, özel dersaneye, test kitaplarına boğayım' mantığına sahip. Bir de şu cümle var tabii; 'Üniversiteye gir sonra rahatsın'...
Güzel sanatlar liseleri gerçek yeteneği olanlar değil, anadolu ve fen liselerine giremeyip 'bari bir mesleği olsun' mantığına sahip ailelerin çocuklarıyla dolu. Çocuklarının sanata ve spora yönelmesine karşı aileler ise çoğunlukta. Çünkü onlara göre 'Zeki insanlar konservatuara değil YGS'ye hazırlanmalı.'
Tavsiyem üniversite sınavında ilk 100'e giren öğrencilere bir bakın. Yüzde 90'ı en az 5 yıl kendini sosyal dünyadan tamamen soyutlamış bireyler. Sınavı kazanacak bilgiye sahip fakat dünyada olup biten olaylardan bihaber, güncel konularla ilgili fikri olmayan bireyler. Sözüm ona Türkiye'nin en iyi üniversitelerinden birine giriyor ama toplum önünde iki lafı bir araya getirecek sosyalliğe sahip değil.
Dönün Amerika'daki üniversite sistemine bakın. Sadece müzik ve spor değil Tıp Fakültesi'nden, Hukuk'a kadar öğrenciye sınav sorularının yanında bir de 'Lise hayatında hangi projeleri yaptığını, hangi aktivitelere katıldığını ve genel kültür derecesini” soruyorlar. Çünkü günlük hayatta havuz problemi sormuyorlar!Ot gibi yaşayan, kitaplarla arası iyi ama insanlarla arası kötü, iletişimden yoksun bireylerin yıllarca en iyi üniversitelerde okuyup işsiz kalmasına en büyük engel çünkü bu sistem.
Aileler, bırakın çocuklar karar versin gelecekteki mesleklerine. Bırakın istiyorsa tiyatrocu olsun, müzisyen olsun, futbolcu olsun... Kendi yeteneğinin farkına varsın ve hayallerini yaşasın. Vazgeçin artık 'Onu okursan aç kalırsın' cümlelerinden. Ders kitaplarından kafasını kaldırmasına müsaade edin. Müsaade edin ki, dış dünyayı da tanısın biraz. Hayatın havuz problemleri, Ayşe'nin Ali'nin cebindeki paralar kadar olmadığını anlasın. Her konuda söyleyecek bir sözü olsun. Toplum önüne çıktığında heyecanını yenmek için karşısındaki insanları 'domates, patlıcan' gibi hayal etmek yerine, “karşısında onlarca bireye hitap etme cesaretine sahip olsun”...
Tüm öğrencilere başarılar. Dilerim yaşam, ülke ve imkanlar hepinize hayallerinizdeki mesleği yaşamanıza olanak tanır...