Başbakan İrsen Küçük dün, Büyükkonuk’taki Eko Gün etkinliğinde, Yedikonuk bölgesine Bakanlar Kurulu kararıyla yapılmasına izin verilen petrol dolum tesisinden hükümetin vaz geçtiğini söyledi...

Gerekçe olarak da ÇED raporunun olumsuz olmasını gösterdi...
Aynı durum kısa bir süre önce İskele Kalecik bölgesinde Bakanlar Kurulu’nun izin verdiği alçı taşı ocağı konusunda da yaşandı...
Çevre Dairesi, bölge için alçı taşı ocağının uygun olmadığını açıklayınca Başbakan İrsen Küçük, ‘Bu yatırım yapılamaz’ dedi...
Anlaşılan, Büyükkonuk’ta gün boyu süren etkinlikte kurulan stantlardaki, Kıbrıs Türk kültürüne ait birbirinden lezzetli yiyeceklerin tadına bakmaktan, kimse Başbakan Küçük’e sormaya fırsat bulamadı...

Belki de ‘haber peşinde koşan’ basın mensuplarının bu kez konser için sahneye çıkmaları buna engel oldu, kimbilir...
O zaman biz soralım...
Sadece Başbakan Küçük’e değil, hükümet adına bakanlık koltuğunda oturan tüm milletvekillerine...
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde son dönemlerde, Bakanlar Kurulu kararları, konular araştırılmadan veya bilirkişi görüşüne başvurulmadan mı alınıyor?
Toplumsal gerginlik yaratan olaylarda neden önce tansiyon yükseltiliyor, sonra düşürmek için geri adım atılıyor?
Yedikonuk’taki petrol dolum tesisi konusunda bu kararı almak için neden bu kadar beklendi?
Bu soruları çoğaltmak mümkün...
Esas mesle, bunlara cevap verebilmektedir...
KKTC’de bu ‘garip’ olayların yaşanması, ‘Master’ planı uygulamasının olmamasından kaynaklanıyor...
Eğer, gelişmiş ülkelerdeki gibi yapılacak işlerde verilecek izinlerde ön araştırma yapılsa, bilirkişi raporu istense belki de bu yaşadıklarımızın hiç biri başımıza gelmeyecekti...
Sistemsiz, plansız, günü kurtarmak adına alınan her karar, verilen her izin mutlaka bir gün bir yerlere çarpıp geri dönecek ve buna sebep olanların ayağına dolanacaktır...
Umarız, Yedikonuk ile Kalecik’te ÇED raporu olmadan verilen izinler konusundaki tepkiler, doğru anlaşılır...

Ve kimse, Bakanlar Kurulu’na sunduğu, ülke için yanlış olan önerinin ilanını Başbakan’a bırakmaz... Çıkar kendi açıklar ve der ki, ‘Ey kıbrıs Türk halkı, ben bu öneriyi Bakanlar Kurulu’na götürüken bu sonuçları doğuracağını bilmiyordum. Bir hata yaptım, herkesten özür diliyorum.’
Tüm bu anomaliye rağmen, hükümetin birçok sivil toplum örgütünü ayağa kaldıran, bölge halkının tepkisini toplayan karardan geri dönmesi sevindirici bir gelişmedir...
Kuzey Kıbrıs’ın geleceği olan turizme zarar verme ihtimali olan tüm kararların bundan sonra daha ince elenip sık dokunması gerekir...
Bu konuda sağduyu içerisinde davranıp, hükümetin her yaptığını alkışlamak yerine yapıcı eleştirilerde bulunmak en önemli görevdir...