Son günlerde Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan neredeyse bütün konuşmalarında; Birleşmiş Milletler’ de İsrail hakkında verilen hiçbir karara uyulmadığı, daimi temsilciler arasında halkı Müslüman olan tek bir ülke bulunmadığı, Müslüman ülkeler lehine atılmış tek bir adım olmadığı, BM’nin güvenilmez bir kurum olduğu, bu yapısıyla dünyaya huzur getirmesinin mümkün olmadığı ve BM’ye güvenmediği vurgusunu yapıyor.
Son günlerde Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan neredeyse bütün konuşmalarında; Birleşmiş Milletler’ de İsrail hakkında verilen hiçbir karara uyulmadığı, daimi temsilciler arasında halkı Müslüman olan tek bir ülke bulunmadığı, Müslüman ülkeler lehine atılmış tek bir adım olmadığı, BM’nin güvenilmez bir kurum olduğu, bu yapısıyla dünyaya huzur getirmesinin mümkün olmadığı ve BM’ye güvenmediği vurgusunu yapıyor.
Erdoğan’ın, Birleşmiş Milletlere yönelttiği eleştiri ve suçlamaları, bu kadar açık bir şekilde dile getirmesine şaşırdık. Hem Türkiye’de hem de ülkemizde, her talebe boyun eğmeyi kanıksamış, içselleştirmiş gruplar, Erdoğan’ın bu ifadelerini tahrik edici, başımıza iş açıcı olarak algıladı ve telaşa düştü. Düne kadar, Birleşmiş Milletler’in ayrım yapmadığını ileri sürecek kadar gerçeği görme duyusunu kaybetmiş insanların varlığına şahit olduk.
Dün BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs özel danışmanı Downer, adada bir resepsiyon düzenledi. Resepisyon, Kuzey Kıbrıs ile Güney Kıbrıs’ı birbirinden ayıran yeşil hattaydı. Amacı çözüm çabalarına destekti. Rum Yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, Downer’dan Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Halil İbrahim Akça’nın resepsiyona davet edilmemesini istedi. Downer da her zaman olduğu gibi bu kez de Rum tarafının isteği doğrultusunda hareket ederek Türk büyükelçiyi resepsiyona çağırmadı.
Aklımıza, Erdoğan’ın BM hakkındaki tespitleri geldi. Onlarca yıldır süren barış görüşmelerinde neden ilerleme olmadığını, Birleşmiş Milletlerin müdahil olduğu sorunların neden daha da karmaşık hale geldiğini, BM’nin tarihinde neden hiçbir sorunu iki kesimi de tatmin edecek şekilde çözemediğini, Birleşmiş Milletler özel danışmanı Downer’ın bu açık ayrımcı, fanatik taraftar edasındaki tutumuyla daha iyi anladık. Kafamızda Birleşmiş Milletlerin taraf olduğuna dair var olan sorular cevap buldu. Bu tarihten sonra BM’nin yürüttüğü her çalışmaya daha bir şüpheyle bakacağız.
Bugünden sonra, Kıbrıs’la doğrudan ilgili aynı zamanda garantör olan Türkiye’yi, çözüm çalışmalarıyla alakalandırılan bir resepsiyana davet etmeyerek büyük bir skandala imza atan Downer’la, barış görüşmeleri sürecinin devam edemeyeceği iyice ortaya çıkmıştır. Halkımız arasında zaten güvenilmeyen, son olayla istenmeyen adam haline gelen BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs özel danışmanı Downer’ın görevine derhal son verilmelidir.
Birleşmiş Milletler, bugünkü yapısıyla ters bir görüntü çizmekte, kaos ve kargaşanın bir numaralı sorumlusu olarak görülmektedir. 5 ülke birleşmiş milletler olarak adlandırılamaz. Bugün dünya bütünlüklü bir değişim geçirdiği halde BM’nin yapısı yarım asrı aşkın süredir aynı devam etmektedir. Bu yapı dünyada adalete hizmet edecek bir yapı değildir. Amaç eğer dünya da huzur ve barışa katkıysa, BM bütün dünyayı temsil edebilecek şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.
Aynı Erdoğan’ın dediği gibi…