Uzun insanlık tarihi boyunca, güçlü olan güçsüzü ezmeye, köleleştirmeye çalışmıştır. Bu nedenle sayısız savaşlar yapılmış, milyonlarca insan ölmüştür...
Bazı çağlarda insanlar din, ırk, zengin, fakir ve cinsiyet gibi keskin sınıflara ayrılmış, bir ticari mal gibi alınıp satılmış, köleleştirilmiştir...
Küçük bir grup insan zevk, sefa içinde krallar gibi yaşarken, insanlığın geri kalanı sefalete mahkûm edilmiştir...
İtiraz edenler, aklını kullanmaya kalkışanlar kırbaçlanmış, işkencelere maruz kalmış, çoğunlukla da öldürülmüştür...
Bu baskı, zulüm, işkence ve ölümlerden bunalan halk 1789 yılında Fransız ihtilali olarak tarihe geçen halk ayaklanmasını gerçekleştirmiştir. Fransa da başarılı olan bu özgürlük hareketi dünyaya hızla yayıldı, mazlumlar için ilham kaynağı oldu. Gücü elinde bulunduranlara karşı verilen bu mücadele, 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütünün ‘İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ni ilan etmesiyle yeni ve önemli bir aşamaya girdi...
Bu bildiride özetle, insanların özgür, eşit ve kardeş olduğuna, çeşitli nedenlerle hor görülemeyeceğine, baskı yapılamayacağına, özgür yaşamanın herkesin hakkı olduğuna, kimsenin söz hakkına, huzur ve mutluluğuna engel olunamayacağına, hiç kimsenin işkenceye, onur kırıcı cezalara çarptırılamayacağına, kimsenin mal ve mülkünden keyfi olarak mahrum bırakılamayacağına, herkesin çalışma, iş kurma, işsizlikten korunma hakkı olduğuna, Anne ve Babanın çocuklarına verecekleri eğitim şeklini seçme hakkı olduğuna, hiç kimsenin keyfi olarak tutulamayacağına, sürülemeyeceğine ve her şahsın eğitim hakkına sahip olduğuna vurgu yapılıyordu...
Şüphesiz BM tarafından bu şekilde bir bildirinin yayınlanması tartışılmaz öneme sahiptir...
Ancak İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’nin sorunları ortadan kaldırmaya yetmediği, dünyanın çeşitli coğrafyalarında her gün yüzlerce, binlerce insanın çeşitli kılıflar altında öldürülmeye devam edildiği, kadın ticaretinin olanca hızıyla sürdüğü, çocuk istismarının eskiyi aratmayacak seviyelere ulaştığı, insan temel hak ve özgürlüklerine yönelik organ mafyasından, uyuşturucu ticaretine kadar yeni tehditlerin ortaya çıktığı, köleliğin farklı versiyonda daha şiddetli devam ettiği, dünyamızda açlık ve sefaletin giderek arttığı hepimizin bildiği bir gerçektir...
Bugün 10 Aralık İnsan Hakları Günü…
Bütün bu olumsuzluklarla mücadeleye yılmadan devam etmek, gelecek nesillere insanca yaşayabilecekleri bir dünya bırakmak zorunda olduğumuzu tekrar hatırlama günü…
Bizden önce yapılan çalışmaların, verilen çabaların tamamı insan onuruna yaraşır, insanca dizayn edilmiş bir dünyada yaşama imkânına ulaşmak içindir.
Bugün bizlere düşen; evrende sevginin, saygının ve dostluğun filizlenmesini sağlamak, insan hakları ihlallerine karşı birlik olmak, dünyanın neresinde hak ihlali olursa olsun itiraz etmek, kabullenmemek, bir daha olmaması için gereken girişimleri yapmaktır. Kör, sağır ve dilsizleri oynamaktan vazgeçmek, bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesinden bir an önce vazgeçmektir...
İnsanın, insanca yaşayabildiği bir dünya dileğiyle...