Ekonomik kriz ve seçimin kıskacında zor günler geçiren Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas’tan Kıbrıs Türkünü zora sokmak için ne kadar hararetli çalıştıklarına yönelik ilginç itiraflar gelmeye devam ediyor.
Türk tarafından yükselen barış, kardeşlik şarkılarına Rum tarafı her zaman olduğu gibi yine kahramanlık şarkılarıyla cevap verdi. Rum yönetimi lideri Hristofyas, iktidarda kaldıkları 5 yıl boyunca KKTC’ye uygulanan ambargoların kaldırılmaması için var güçleriyle mücadele ettiklerini ve verdikleri mücadele neticesinde dünyayı inandırarak ambargoların devam etmesini sağlamayı başardıklarını büyük gururla açıkladı.
Güney Kıbrıs’ta yaşayan halkı açlık ve sefalete sürükleyen, iktidarı olduğu ülkeyi batmanın eşiğine getiren Rum liderin övünerek anlatabileceği, iktidarda geçen süre içerisinde elde ettiği tek başarılı icraatı, gerçekten de Ambargoların devam etmesini sağlamış olmasıdır.
Yıllarca yalanlarıyla hem kendi halkını hem de dünyayı kandıran Rum siyasiler bununla tek bir şeyi hedeflemektedirler. O da, Kıbrıs Türkü açlık ve sefalete sürüklensin, halkı iyice fakirleşsin, esnafı borcunu ödeyemez hale gelsin, bankaları batsın, ne kadar istihdam sağlayan iş yeri varsa birer birer kapansın ve ümitsizliğe düşsün ve en sonunda Rum karşısında diz çöksün. Rum liderin başardık diye övündüğü şey işte bu mantıktır, bu anlayışın yürürlükte kalmasıdır.
Hristofyas, Türkiye’nin arkalarından iş çevirdiğini dolayısıyla “Türkiye’nin oyununa gelmemeliyiz” diyor. Eğer siyasi taraftar toplama, fanatizm etrafında bir araya getirme atağı değilse, kesinlikle bu bir hastalıktır. Hayatı boyunca en yakınındakilere bile güvenemeyen insanın yaşadığı ruhsal bir hastalık. Bu nedenle Türkiye’yi kendilerinin sahip olduğu ruh halinin aynına sahip olarak düşünüyorlar. Türkiye’nin büyüklüğünü, evrensel kardeşliğe verdiği önemi, her zaman mazlumun yanında yer aldığını idrakten yoksunlar. Son yarım asrı bize zehir etmek için ellerinden geleni her şeyi yapan Rum yöneticilere birer Türkiye seyahati yaptırmak tedavilerine fayda sağlar mı bilinmez ama bu tutumlarının Rumlara fayda sağlamadığı çok açıktır.
Rum halkı artık kendilerine ezberletilen söylemleri sorgulamaya başlamalıdır. Anavatanımız Türkiye’nin aynı zamanda kendi Anavatanları olduğunu, düşman Türkler söylemlerinin bir yalan ve yanılsama olduğunu görmeleri gerekir. Her Rum’un Anavatan Türkiye’ye giderek o muhteşem ülkeyi, harika insanlarını görmeleri, evrensel kardeşlik anlayışının getirdiği o eşsiz sıcaklığı hissetmeleri, o tertemiz havayı teneffüs etmeleri onlarca yıldır kendilerine dikte edilen Türklerle ilgili yalanları görmelerini sağlayacaktır.
Biz buradan Rum siyasilere şunu hatırlatmak istiyoruz. Her zaman karşıdaki suçludur derseniz, hatalarınızı görme şansınızı kaybedersiniz. Hem halkınıza hem de insanlığa zarar vermeye devam edersiniz.
Rum siyasiler aynaya bakmalı ve kendilerine şu soruyu sormalıdır. “Acaba Türklere düşman olmakla hangi hataları yapıyorum?