İnsan oğluyla birlikte gelişen, değişen, nesilden nesile aktarılan, insanların başka insana veya insanlara karşı bazen savunma bazen de saldırı amaçlı kullandığı, insanlık tarihi kadar eski bir araçtır silahlar...
Dün insanlar, bıçak, kılıç, mızrak, ok, mancınık, balta, kama gibi şeylerle öldürüyorlardı, bugün ise tabanca, tüfek, füze, top, roket, gibi silahlarla yok ediyorlar bir birlerini...
Silahlanmadaki çılgınlık kelimenin tam anlamıyla yarışa dönmüş ve ‘Kiminki daha güçlü’ şeklinde devam etmektedir...
Bu ruh hali geçmişteki en ilkel toplumda da günümüz çağdaş dünyasında da aynı temayla her geçen gün biraz daha hızını artırarak devam ediyor.
Ülkemizde de durum farklı değil.
Son 5-10 güne bile kaç tane silahlı vakayı sığdırdığımızı toplum olarak hep birlikte yaşadık, gördük...
Gönyelide vuku bulan hadisede, Lapta’da cereyan eden olayıda aynı şaşkınlık ve birazda alışmışlıkla karşıladık...
Alışmışlıkla diyoruz çünkü, yıllardır izlediğimiz filmlerle, oynadığımız oyunlarla öldürmenin bin bir türlü yolunu öğrendik...
İnsan yaşamında hiçbir şey tesadüfi değildir...
İyi veya kötü her cereyan eden olayın bir alt yapısı, bir öncesi yani inşa süreci vardır.
ABD’de yaşıtlarını tarayan çocuğun yaptığı eylemin de Lapta’da kaybedilen canın da Gönyeli’de yitirilen yaşamların da bir alt yapısı, bir büyüme süreci ve bu süreçte beslendiği kaynakları vardır.
İnsanlık bu türden olayları kanıksadı artık. Bayramda da piknikte de maçta da sinemada da hatta markette bile eller tetikte gezer hale geldi. Trafiği ve trafiğin verdiği stresten ortaya çıkan tehlikenin boyutunu söylemiyorum bile.
Her toplum inançtan kaynaklanan değerlerini, sahip olduğu geleneğini, yaşam ve insan sevgisini ilmek ilmek dokumazsa nesillerine, sonuç bundan başkası olamaz...
Her olayda olduğu gibi, silahlı saldırılarda da heyecan ve duyarlılığımız tavan yapıyor, silahların yasaklanmasını, cezaların ağırlaştırılmasını istiyor, siyasilere suçluyor, yasaları değiştirmesi için baskı yapıyoruz.
İstediğiniz yasayı çıkarın, hatta idamı getirin bu tür olayları çözemezsiniz. Bunlar palyatif tedbirlerdir...
Eğitiminizi, aile yapınızı, sevgi bağlarını, sahip olduğunuz inanç değerlerini vermez, tarihinizi, geçmişinizi düşmanlıktan ayıklanmış bir dille yeniden ele alarak köksüzlük duygusundan insanları kurtarmazsanız hiçbir tedbirin işe yaramadığını, tekerrür edecek acı olaylarla tekrar tekrar görmeye devam edersiniz. Çünkü bu değerlerden yoksun büyümüş birey şaşkın ve yalnızdır. Nereden geldiği ve nereye gittiğine dair tatmin edici bir bilgiye sahip değildir.
Sonuç olarak, bu durum bir tür hastalık olarak algılanmalı, bu hassasiyetle ele alınmalıdır. Asla kovboy mantığıyla, kötü silahlı adamın karşısına, iyi bir silahlı adamı çıkararak çözeriz bu işleri diye yaklaşılmamalıdır.