Kuzey Kıbrıs, gariplikler ülkesi olma yolunda hızla ilerliyoruz.
Her alanda ortaya çıkan sorunların çözülememesinden kaynaklanan huzursuzluklar her geçen gün büyüyor, derinleşiyor.
Demokratik ülkelerde Meclis, milletin temsil edildiği yer olduğu için orada görev yapan vekiller kendilerine yüklenen görevi yapmakla yükümlüdür...
Meclis, seçenlerin seçilenlere gidin ve bizim için çalışın dediği yerdir...
Milletin vekilliğine soyunan kişilerin ben Meclis’e gelmiyorum deme gibi bir lüksü yoktur...
Ama yaşadığınız ülke Kuzey Kıbrıs’sa...
Dört yılda bir uğradığınız ve vaatlerle oyunu aldığınız insanların size verdiği görevin pek de önemi yoktur...
Halkın size verdiği görevi unutup, şahsi veya partinin işlerinin peşinde koşup Meclis’e gelmeyebilirsiniz...
Hatta kimseye haber vermeden ülkeyi terki diyar eyleyerek sırra kadem basarsınız...
Haftalarca Meclis yoklamalarına gelmezsiniz...
Seçim zamanı çıkarsınız yine piyasaya bol keseden vaat, biraz eş dost akraba derken bakmışsınız yeniden Meclis’tesiniz...
Nasıl olsa ülkede devletin başındaki iki makam bile milletin derdini kederini unutmuş, bir biriyle uğraşmakta...
Cumhurbaşkanı ve Başbakan birbirlerini çok ağır ifadelerle suçlamaya başladı.
Önceki gün Başbakan İrsen Küçük, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nu Türkiye’ye vefasızlık, yasal yetki sınırlarını aşmak, Türkiye’nin yatırım projelerini küçümsemekle suçladı...
Başbakan İrsen Küçük’ün yaptığı bu sert açıklamalara, Cumhurbaşkanı Eroğlu’nun cevabı gecikmedi...
Sarayın kapıları basına açıldı, hesapta Güney’deki seçimler değerlendirilecekti fakat oklar birden İrsen Küçük’e döndü...
Cumhurbaşkanı Eroğlu da Başbakan Küçük’ü, tartışmadan, planlamadan karar almak ve uygulayamamakla, LTB krizine sessiz kalarak krizin derinleşmesine neden olmakla, partilileri benden olan-olmayan diye ayırmak, partinin temellerini sarsmak, sendikaların oyuncağı olmakla suçladı ve benle uğraşacağına “önündeki pilavı ye” deyiverdi...
Güney’deki seçimler unutuldu, UBP kurultayı ön plana çıktı...