Borç batağına her geçen gün biraz daha fazla saplanan, diğer AB ülkelerini de bu bataklığa doğru çeken Avrupanın batık ülkeleri, hangi yöntemler uygulanırsa içine düştükleri borç krizinden daha kısa sürede kurtulabilirler? İşte Avrupa’nın krize aday müstekbal ülkelerini meşgul eden soru bu?
Borç batağına her geçen gün biraz daha fazla saplanan, diğer AB ülkelerini de bu bataklığa doğru çeken Avrupanın batık ülkeleri, hangi yöntemler uygulanırsa içine düştükleri borç krizinden daha kısa sürede kurtulabilirler? İşte Avrupa’nın krize aday müstekbal ülkelerini meşgul eden soru bu?
Euro bölgesinin geleceği tartışılıyor daha net ifadeyle. Henüz krize tam anlamıyla girmemiş Avrupa’nın Lokomotifi sayılan ülkeleride her geçen gün biraz daha hantallaşmakta, yaşlanmakta ve gücünü kaybetmektetidir. Lokomotif’in sürükleyerek götürmeye çalıştığı vagonlardan kurtulması tartışılmakta. En güçlü ve akılcı senaryoda bu gözükmektedir. Yani krizdeki ülkelerden Yunanistan, Güney Kıbrıs gibi ümitsiz vakaların Euro Bölgesi dışına çıkarılması. Bu uzmanların ortaya attığı senaryo olmakla birlikte, başka ülkelerin savurganlıklarının cezasını çekmek istemeyen ülke vatandaşlarının da ısrarlı talebi bu yönde. Bu durum Avrupa Birliği’nin devamı içinde zorunlu hayata geçirilmesi gereken seçenek olarak kabul görüyor.
Diğer güçlü bir senaryoda Avrupa’da oluşmuş ve Euro Bölgesi olarak bilinen bölgenin dağıtılması, ortak para biriminden vazgeçilmesi.
Başka bir senaryo’da kambur olarak görülen ülkelerin birlikten atılması.
Bütün bunların hemen gerçekleşmesi elbette zor. Öngörülen senaryolardan herhangi biri gerçekleşse bile sorunun çözülmesi mümkün görünmüyor. Her halükarda sorunlu ülkeler sorunlarıyla çevresindeki -bizim gibi kriz yaşamayan- ülekeleride çeşitli açılardan rahatsız etmeye, tehdit etmeye devam edecek. Bu kaçınılmaz gibi görünüyor.
Yapılan araştırmalar birliğin yukardaki senaryolardan herhangi birini uygulamaya koyması halinde mevcut sıkıntıların tüm AB ülkelerini kapsayacağını göstermekte, var olan problemlerin en az iki kat artacağı, işsizlerin saysının 200 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir.
Özetlediğimiz bu gerçekler ışığında baktığımızda, Güney Kıbrıs’ta gelecek günlerin hiçte iyi olmayacağı, bugün içinde bulunduğu kriz halinin bile refah ve huzur günleri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Aynı Ada’yı paylaşan toplumlar olarak, Güney’i dikkatle takip etmek, ortaya çıkacak muhtemel gelişmelere hazırlıklı olmak zorundayız.
Önümüzdeki aylarda Güney Kıbrıs’tan kaçışların hızlanacağı, her alanda daralmanın ve vatandaş üzerindeki baskının daha da artacağı, kapkaç, hırsızlık, fuhuş, uyuşturucu gibi suçların hızla çoğalacağı, buna parelel olarak seyahat özgürlüğünden, fikir özgürlüğüne kadar bütün özgürlüklerin kıstlanacağı, milliyetçiliğin tırmanacağı, yaşam hakkının güvence altına alınamaz hale geleceği öngürülmektedir.
Bütün bu olumsuzluklardan ve ortaya çıkan istikrarsızlıklardan olumsuz etkilenmemiz kaçınılmazdır. Bu etkiyi asgariye indirecek tedbirlerin gecikmeden alınması ihmal edilemez bir mecburiyettir.
Temennimiz Güney’de hayatın bir an önce normale dönmesi, kötü senaryoların gerçekleşmemesidir.