Bizim hayatımız niye ucuz?

Aksa Elektrik santralininbacasından çıkan zehirli gaz henüz kesilmişti ki baca yine acı acı tütmeye başladı. Birşeyler ters gidiyor belli.

Aksa Elektrik santralininbacasından çıkan zehirli gaz henüz kesilmişti ki baca yine acı acı tütmeye başladı.
Birşeyler ters gidiyor belli.

Belki arıza var, belki başka bir şey. Ama normal bir duman değil bacadan çıkan.
Çevre sakinlerinin söylediğine göre üç haftadır böyle santral. Dünyadaki örneklerine baktığımızda yerleşim yeri yakınlarındaki bırakın santrali, işyerlerinin bile çevreye/doğaya zarar vermemek adına ne gibi önlemlere zorlandığını bilirken bizdeki vurdumduymazlığı neye yormalı bilinmez.
Zorlanmak diyorum çünkü devlet ve kanunlar çevre ve insan sağlığıyla ilgili konularda ne zafiyet, ne de keyfiyet gösteriyor. Öyle tanış, akraba, eş, dost işi yok orada. Her şey yasalarla belirli, yasalarla sınırlı.

Türkiye’de son yıllarda çevre konusunda epey yol aldı. Çevreyi kirleten, insan sağlığına aykırı sonuçlar üreten işyerleri yasalar çerçevesinde cezalandırılıyor. Ki, geçtiğimiz günlerde okuduğum habere göre, Menderes'te faaliyet gösteren alüminyum fabrikasından çıkan toksit atıkları boş araziye attırdığı öne sürülen kişiye 5 yıl hapis cezası istendi. İzmir 4. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya, 'Çevrenin kasten kirletilmesi' suçundan tutuksuz yargılanan sanıklardan fabrika sahibi ile kamyon şoförü ve iş makinesi operatörü avukatları katıldı.
Ve bir başka örnek: Yargıtay, 17 Ağustos depreminin ardından Yalova'daki AKSA Akrilik Kimya'dan çevreye sızan akrilonitrilinin (ACN) gazından etkilenen İ. A'nın açtığı 100 milyar liralık maddi - manevi tazminat davasını reddeden yerel mahkeme kararını oybirliğiyle bozdu. Çevre hakkının insan haklarının temelini oluşturduğu belirtilen kararda, ‘depremden kaynaklansa bile’ çevreyi kirletenin zararı ödemesi gerektiği vurgulandı. Aydın, depremde AKSA'dan kaynaklanan kimyasal madde sızıntısından dolayı vücudunda farklı biyolojik belirtilerin oluşması üzerine şirket aleyhine Yalova Asliye Hukuk Mahkemesi'nde tazminat davası açtı, ancak mahkeme reddetti.

“DEPREM BİLE OLSA…”

Kararı bozan Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, deprem sonucu şirkete ait tesiste ACN sızıntısı olduğunu, bu gazın insan sağlığını bozucu belirtiler yarattığını ve canlıların ölümüne neden olduğunu belirtti. Kararda, 'Bütün insanlar doğanın sağladığı olanaklardan yararlanmak hakkına sahiptir. Ancak bu değerler, sağlıklı olmayan bir çevrede elde edilemez' denildi.
Görüldüğü gibi karardaki mantık gayet açık. Zaten belediye ekiplerinin restoran, işyeri, market gibi yerleri denetleyip ceza kesmeleri de bu mantığın uzantısı. Mutfağında aspiratör kullanmayıp ocağından çıkan dumanla dükkanın havasını bozan bir restoran nasıl cezaya çarptırılıyorsa, bacasından zehir çıkan santralin alacağı ceza bundan aşağı olmamalı.

Ya da hız sınırı “60” olan bir yerden “75” le geçen biri nasıl cezalandırılıyorsa, kanser hastalığında dünya beşincisi olan ülkede zehir saçan bir işyeri de cezalandırılmalı.
İngiliz döneminden kalan yasaların günün ihtiyaçlarına cevap vermemesi nedeniyle bu santralin veya insan sağlığına, çevreye zarar veren herhangi bir işyerinin ceza almadığını düşünenlere de Çevre Yasası’nın “Çevrenin Korunmasına İlişkin İlke ve Sorumluluklar ile Atık Yönetimi” başlıklı bölümünden bir hatırlatma yapmak gerekiyor.

Birinci bölüm, beşinci fıkrada “Çevreyi kirletenler veya herhangi bir şekilde çevreye zarar verenler, kirliliğin ve/veya zararın ortadan kalkması ve/veya önlenmesi için gerekli masrafları karşılar” ibaresinin yanında “Çevrenin korunması, geliştirilmesi ve kirliliğin önlenmesiyle ilgili genel sorumluluklar şunlardır” başlığı altında “1. Çevreyi korumak ve bu Yasada belirtilen önlem ve kurallara uymak, idare, yönetim, meslek odaları ve sivil toplum örgütleri de dahil, tüm gerçek veya tüzel kişilerin görevidir.
4. Kirliliğe veya çevre üzerinde zarara yol açan taraflar, çevre kirliliğini veya çevreye gelen zararı önlemek veya bunları ortadan kaldırmak ve ayrıca çevreyi iyileştirmek için gerekli olan masrafları karşılamakla yükümlüdürler. Kirleticinin kirlenmeyi durdurmak veya yaratılan zararı azaltmak için gerekli önlemleri almaması halinde, sözkonusu kirliliği durdurmak veya yaratılan zararı azaltmak amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarının üstleneceği masraflar kirleticiden tahsil edilir” ifadeleri yer alıyor.

Yani görüldüğü gibi çevreyi kirleten ödeyecek. Bu kural bir. İkincisi ise kirletenin, kirlenmeyi durdurmak veya yaratılan zararı azaltmak için gerekli önlemleri almaması halinde, söz konusu kirliliği durdurmak veya yaratılan zararı azaltmak amacıyla kamu kurum ve kuruluşlarının gerekeni yapması, parasını da kirletenden tahsil etmesi.

Bu durumda devlet bir filtre alıp bacaya takar ve parasını da kirleten paşa paşa öder. Şayet ödemiyorsa bu yasalar niye yapıldı diye sorarlar. Ki; kanser hastalığının çığ gibi arttığı ülkemizde bu ceza çocuk oyuncağı kalır…
Bu haber 9798 defa okunmuştur
  • ince  Girne - 16.05.2013 Degeriniz baskalarina verdiginiz oranda deger olarak size doner.
  • Girne   - 16.05.2013 Kimse yasayı şunu bunu bahane etmesin. Yasalar eksikse yapılır. Hükümetler onun için var. Burada oluşan ham hum düzeni yasalara göre değil, kişilere göre hareket etmeyi öğretti malesef

:

:

:

: