1990’lı yıllardan itibaren Bilişim ve İletişim Teknolojileri’nde orataya çıkan değişim ve gelişmeler her alanda alışılagelmiş yerel-ulusal yapının değişerek küresel niteliğe bürünmesine neden olmuştur.
Özellikle son on yılda ortaya çıkan baş döndürücü değişim nedeniyle oluşan küresel entegrasyon, her ülke için hızla global yapıya entegre olmayı dahada zorunlu hale getirmiştir. Devletler, iktidarlar, kurumlar, kuruluşlar, iş adamları ortaya çıkan bu hızlı değişimi zamanında algıladığı, ihtiyaçlarını bu algı çerçevesinde yeniden belirleyebildiği ve kendilerini yeni şartlara göre dizayn edebildikleri oranda varlıklarını devam ettirebilecektir.
Günümüz dünyasında, bir ülkede yaşanan hemen her şeyden anında bütün dünya haberdar olmaktadır. Bu benim ülkemin içişleri, kimseyi ilgilendirmez yaklaşımı yakın tarihin çöplüğünde yerini çoktan almıştır.
Suriye’de, Irak’ta, Karabağ’da, Keşmir’de, Filistin’de nerede yaşanırsa yaşansın, bütün dünya doğrudan ya da dolaylı ilgilidir bugün…
Bu durum ekonomik alandada da aynıdır. Yapılan serbest ticaret anlaşmaları, gümrük kurallarındaki kolaylıklar, şirketlerin kurulduğu ülkeyle sınırlı kalmayan, ürettiğini anında bütün dünyada satışa sürebileecek imkan ve altyapıya sahip olması, 5-10 yıl öncesine göre ülkeleri ve şirketleri birbirlerine daha bağımlı hale getirmiş, dünyaya minnacık bir gezegen hüviyeti kazandırmıştır.
Son günlerde yaşadığımız Taksim Gezi Parkı olaylarının çıkışına, çıkış gerekçesine, yayılma hızına, bir anda nasıl dünayada duyulduğuna, geldiği noktaya ve yaşanan enformasyon kirliliğine baktığımızda konu daha iyi anlaşılacaktır.
Her seferinde” tanınmıyoruz” bahanesine sığındığımız ülkemiz açısındanda durum farklı değildir. Çağın gerektirdiği bütün kurallar ülkemiz ve şirketlerimiz için de geçerlidir. Bugün dünya ekonomik kriz yaşarken ülkemizin yıllardır siyasi kriz yaşamasının temel nedeni Bilişim ve İletişim Teknolojileri’nde ortaya çıkan, dünya da değişime mecbur etmediği tek bir alan bırakmayan bu hızlı dönüşümü algılayamaması, direnmesi ve değişimin gerekliliği yönündeki çağrılara kulak tıkamasından kaynaklanmaktadır.
Ülkemizde anayasa ve yasalar yenidünyanın mecbur kıldığı bu değişime uygun hale getirilmeyi, güncellenmeyi beklemektedir. Defalarca yazılıp çizilmesine rağmen, küçük, geçici hesaplarla değişime direnilmektedir. Bu yöndeki tepkilere siyasiler, sorumluluklarının bilincinde cevap verseydi, verebilseydi, bugüne kadar kurum ve kuruluşların yasaları daha vatandaş odaklı hale getirilmiş olacak, alt yapısyla, üst yapısıyla, fiziki kullanım alanlarıyla çok daha şeffaf bir ülkede mutlu, huzurlu, dünyaya entegre olmuş bir hayat sürüyor olacaktık. Böyle olmadı. İçimize kapanmaya zorlandık her alanda. Bunalmışlığımızdan da ya Anavatan’ı ya da başka bir ülkeyi sorumlu tuttuk, tamda beklendiği gibi.
Küresel entegrasyon mal, sermaye, emek dolaşımının mümkün hale gelmesi, devletlerin birbirleri arasındaki ilişkilerinin artması, uzak ülke kavramının geçerliliğini yitirmesidir.
Bilişim ve İletişim Teknolojileri’nde ortaya çıkan gelişmeleri ve bu gelişmelerin neyi nasıl etkilediğini kavrayamayan toplumların kazanma, huzur ve barış içerisinde yaşama şansları yoktur. Var olan sorunlarımızı, birbirimize olan güvensizliğimizi, her geçen gün artan huzurusuzluğumuzu bu çerçevede değerlendirmekte fayda olduğuna inanıyoruz.
Yapılması gereken, dünya’nın daha da küçüleceğini kabul ederek, küçülmenin hızını ve boyutunuda hesaba katarak kaybettiğimiz zamanı telafi etmek, çağı yeniden yakalamak için azami çaba göstermektir. Her alanda huzur buna bağlıdır.