'Amaca ulaşmak için her araç yasaldır' fikri, Rönesans ve Hümanizm döneminin önemli düşünürlerinden Makyavel'in felsefesinin özünü oluşturur.
“Amaca giden her yol mubahtır” şeklinde kuşaktan kuşağa aktarılarak gelen ve her geçen gün kendisine yeni yaşam alanları bulan bu felsefesinde Makyavel, o günlerde amaç derken devleti kastediyordu.Bugün, bu felsefe, her amaç için her araç yasaldır halini almış ve istismarın her çeşidinin normal olduğu anlayışına doğru gerçekleştirdiği evirilmeyi tamamlamak üzeredir.
Yaşadığımız hemen her problemin temelinde, tek evrensel vicdani terazi olan ”Kendine yapılmasını istemediğin şeyi başkasına yapma” şeklinde formüle edilen ölçüden haberdar olmamak, uzaklaşmak vardır. Bu ölçü terkedildiği andan itibaren “Amaca giden her yol yasaldır” gibi bencil bir ölçsüzlüğe mahkum olur insan. Bu mahkumiyet insanlığın prangaya vurulması anlamı taşırken aynı zamanda istismarın başlangıç noktasıdır...
Bu noktadan sonra, hangi alana bakarsanız bakın... Dine, siyasete, tarihe, kültüre… Her alanda etik ve ahlaki sızlanmalarla karşılaşır, çöküntülere şahit olur, istismar edilmeyen tek bir değerin olmadığını görürüz...
1990’lı yıllarda doruğa çıkan milli ve manevi değerlerin alenen istismar edilmesi olaylarına Türkiye’de şahit olduk... Özellikle din ve Atatürk istismarcılığı uzun bir geçmişe sahiptir Anavatanda... Laiklik kavramı etrafında yapılan tartışmaları hepimiz hatırlıyoruz. Toplumu birbirine sıkı sıkıya kaynaştıracak ortak değerlerin istismar edilmesi neticesinde, nasıl toplumu ayrıştırıcı kavramlar haline geldiğini izledik yıllarca...
Bu türden istismarın son ve en somut örneği iki hafta önce başlayan ve halen devam eden gezi parkı olaylarıdır... On beş gündür devam eden olaylar bugün son bulsa bile Türkiye’ye çok şey kaybettirmiştir. Hem ekonomik alanda hem stratejik alanda hemde sosyolojik alanda kayıp büyüktür. Bu kayıpların telafisi için bir on yıla ihtiyaç olacağı değerlendirilmektedir...
Türkiye’de yaşanan küçük yada büyük her olay ülkemizi derinden etkileme potansiyali taşır. Siyasi istikrarsızlık yaşadığımız, izolasyonlar altında yarım asra yakındır kıvrandığımız düşünüldüğünde, söz konusu olayların toplumsal dokumuzda ve belleklerimizde meydana getireceği tahribatın boyutunu tahmin etmek oldukça güçtür. Sadece bu neden bile, Gezi olayalarının en kısa sürede son bulmasını her şeyden çok dilememiz için yeterlidir.
Bizdede tacizler, tecavüzler hemen her gün yaşanmakta, bizim ülkemizdede hemen her alanda istismarlar sıkça görülmektedir. Neredeyse her gün haberlerde, Cinsel İstismar, Fiziksel İstismar, Duygusal İstismar gibi mağdurda büyük hasara neden olan istismarların her çeşidine şahit oluyor, duyuyoruz.
Her istismarcı, hasta bir ruhun deli mayın gibi ortada dolaşması demektir. Her istismar bir insanlık sorunudur. Toplum sağlığının bozulmasını beraberinde getirir. İstismarın eğitimden başka panzehiri yoktur. Eğitim seviyesi düştükçe istismar oranı yükselir. Eğitim müfredatında güncel veriler ışığında yapılacak düzenlemelerle ve aile odaklı programlarla bilincin artmasını sağlamak, sapmalar için caydırıcı yasal düzenlemeri hayata geçirmek istismarı seyrekleştirmeye yardımcı olacaktır.
Özetle ifade edecek olursak; Aklından geçeni yapmayı amaç edinen, bu amaca ulaşmak için her yolu yasal sayan fertlerden oluşan bir toplum sağlıklı bir toplum değildir.
Vicdani ölçüleri doğru çalışan bireylerden oluşan bir toplum hedeflenmelidir.