“GÜÇLÜNÜN DEĞİL, HAKLININ YANINDA” sloganıyla,2007 yılında yayın hayatına başlayan Star Kıbrıs aynı ilkelerle de yayın hayatını sürdürüyor.İlk sayısından bugüne ilkelerinden taviz vermeden haklının yanında olmayı bir düstur edinen Star Kıbrıs, bundan sonra da aynı ilkeler doğrultusunda hareket edecek.
Bu noktanın altını çizdikten sonra gelelim esas konumuza; Geçtiğimiz günlerde AKSA’nın KKTC’deki hukukçusundan gelen bir mektupla adeta tehdit edildik. Neydi mektubun içeriği?
Biz Star Kıbrıs gazetesi olarak yıllardır elektrik santraline filtre takmayarak bölgeyi zehirleyen AKSA ile ilgili haberler yapmışız… AKSA hakkında olumsuz iftiralarda bulunmuşuz!
Yaşlı dünyamızın sera gazları ile yok edildiği, küresel ısınmanın sonuçlarını hepimizin kuraklık, susuzluk ve daha az oksijen olarak hissettiğimiz bugünlerde,soluduğumuz havayı, üzerinde yaşadığımız toprağı kirleten, içtiğimiz suyu ve doğal kaynağımızı, yeraltı su kaynaklarını kirleten insan ve doğa düşmanı Kalecik bölgesinde yer alan AKSA santralinden çıkan zehirli gazlarla ilgili haberleri yapmakla mı iftira attık?
AKSA elektrik santralinden, denize, suya, havaya saldığı zararlı gazlar ve ağır metal zerrecikleri ile Kalecik bölgesinde, toprak, su ve soluduğumuz hava kirliliği en üst düzeye çıktığını kamuoyuna yansıttığımız için mi suçlu olduk?
Bu kirlilik Kalecik bölgesindeki insanları ekmek aş edinme kaygısı ile uzun yıllardır kabul etmek zorunda bırakıldı. Ve sonuçları ortadadır: Astım hastalığı, akciğer kanseri. Ülkemizde çevre kirliliği nedeniyle astım ve akciğer kanseri vakası yaşanmaktadır. Kalecik’teki AKSA elektrik santralinden çıkan zehirli gazlar ve küller anında insanların soluduğu havaya karışıp astım ve akciğer kanserine yol açmaktadır.
AKSA elektrik santrali,doğayı yok etmektedir.
Yok olan doğal hayat, kuruyan ağaçlar,deniz kirliliği, yaşamayan balık cinsleri, santralin vereceği zararların belirgin sonucudur.
Kalecik bölgesindeki koy, ülkemizin en güzel koylarından biridir. Bu koy hepimizin ortak malıdır.
Dünyamızın oksijenini tüketen küresel ısınmaya yer açan, kâr için insanların ölümüne sebep olan teknoloji kullanan vahşi kapitalizmin, insanı öldüren ve insana zarar veren hiçbir kutsallığı kabul etmiyoruz.
Bu gerçekleri yazdığımız için mi suçlu olduk?
Bugüne kadar AKSA konusunda yaptığımız haberlerden sonra Çevre Bakanlığı söz konusu şirkete 12 asgari ücret tutarında bir ceza kesti. Peki neden bu cezayı verdi diye AKSA’nın KKTC’deki avukatı kendi kendine sormadı mı? Çevreye zehirli gaz yaydığı için bu cezanın kesildiğini bilmiyor muydu? Bu ceza,AKSA’nınkurallara uymaması sonucunda kesildi.
Biz Star Kıbrıs gazetesi olarak kimseyi karalamadık.
Biz güçlünün değil haklının yanında olduk.
Biz o bölgede yaşayan insanların sesi olduk.
Biz o bölgede yatırım yapan işadamlarının hakkını koruduk.
İskele Kalecik Bölgesinde bulunan AKSA Elektrik Santrali 2003 yılından bu yana imzalanan sözleşmede “Çevre Yasaları”na uyacağı yönünde bir madde olmasına rağmen bacasına neden halen daha filtre takmıyor?
İnsan sağlığı hiçbir şeyle mukayese edilemez.
Bu aymazlığa bir an önce son verilmesi gerekir.
Devlet artık bu zehirlenmelerin önüne geçmeli.
Ülkemizde kanser vakalarının bu kadar arttığı bir dönemde artık o kara, sarı ve beyaz dumanların gölgesi altında yaşamak zorunda olan köylerimizde halkımız gönül rahatlığıyla yaşamalıdır.
Ne olursa olsun insan sağlığı hiçbir bedelle eş tutulmamalı.
AKSA Elektrik Santrali bacasına filtre takmayarak kuralları ihlal etmekten vazgeçmeli.
Ortaya çıkan zararlardan KKTC Hükümeti de mesuldür.
İşte biz bunları yazdık diye suçlandık. Bırakın suçlanmayı adeta tehdit de edildik.
AKSA’nın KKTC’deki avukatı mektubunda şu ifadelere de yer vermesi dikkat çekici. Ne diyor avukat mektubunda; “Müvekkilimizin ihbara konu iftira ve gerçek dışı ithamlarından ve gerekse de sonrasında yaptığı hukuka aykırı eylem ve teşebbüslerinden dolayı da ilgili bütün merciler nezdinde müvekkilinizin hukuki ve cezai sorumluluğuna gidileceğini de yine işburada sizlere ihtaren bildirmekteyiz.”
Hukukçu AKSA ile ilgili haberleri sanki gazetemizin uydurduğunu iddia ediyor. İftira ve gerçek dışı ithamlarda bulunduğumuzu öne sürüyor.
Gelin tarih sayfalarını biraz geriye doğru çevirelim isterseniz.
Geçiş Hükümeti’nde Turizm Çevre ve Kültür Bakanlığını yürüten Mehmet Harmancı, AKSA konusunda ne söylemişti:Devletin söz konusu tesisi kapatma gücünün var olduğunu ifade eden Harmancı, buna rağmen AKSA’ya çok fazla imtiyaz tanındığını savunmuştu.
Harmancı daha da ileriye giderek, sözleşmeye uymayan santralin kapatılmasının bile söz konusu olduğunu kaydetmişti.
Girne Amerikan Üniversitesi’nin 29’uncu akademik yıl açılış dersini ‘Çevre’ konusunda veren Bakan Hamit Bakırcı da öğrencilere hitaben yaptığı konuşmada, ülkede iki tane elektrik santrali bulunduğunu, ancak ikisinde de filtre bulunmadığını dile getirmişti.
Bakan Bakırcı, “İki tane elektrik santralimiz var. İkisinde de filtre yok. Havayı kirletiyoruz. Biz bunu Avrupa standartlarına çekmeye çalışıyoruz. Biz bunu çekemeyince ne oluyor? Bütün duman havaya gidiyor ve bize asit yağmuru olarak geri dönüyor. Ne yapmamız lazım? Filtre takmak lazım. Niye takılmadı? İşte problem buradan kaynaklanıyor. Bir işi yaparken başından sağlam tutmazsak ondan sonra düzeltmek çok zor. En başından bir işi yaparken ilkeleri koyacağız sonuna kadar takipçisi olacağız” şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
PekiGıda Tarım ve Enerji Bakanı Önder Sennaroğlu, Meclis Kürsüsünde santrallerin filtrelerinin olmadığını ve acilen bunun yapılması gerektiğini ama maliyetli bir iş olduğunu söylememiş miydi?
Ya Çevre Koruma Dairesi Müdürü HasibeKusetoğlu’nun, filtre taktırmayan AKSA’yı uyarmasına ne demeli sizce?..
Filtre taktırmayan AKSA elektrik santralini uyaran ve 18/2012 sayılı Çevre Yasasının, ÇED taahhütlerine uyulmaması durumunda söz konusu işletmeyi kapatma hakkını kendilerine tanıdığını belirten Kusetoğlu, filtre takılması konusunda Bakanlık ve Daire olarak kararlı bir duruşları olduğunu kaydetmemiş miydi?..
Biyologlar Derneği Başkanı Hasan Sarpten de AKSA’nın bacasında filtre olmayışı ve çevreye verdiği zararı gündeme getirmemiş miydi?
Tüm bu yetkililerin yaptıkları açıklamalara bakıldığında, kansere neden olan zehirleri saçan santrallere takılacak filtrenin maliyetinin, bu zehrin neden olacağı kansere yakalanacak insanın tedavisinde harcanacak parayla denk düştüğü görülüyor.
AKSA 2 adet daha 17,5 megawat gücünde daha jeneratör daha ülkemize getirmek için kolları sıvadı. Her megawatın 1 milyon dolara mal olduğu hesaplandığında AKSA neden 35 milyon dolar daha yatırım yapma ihtiyacı duyuyor. Daha fazla zehir saçmak için mi?
Gelelim AKSA’nın avukatının mektubunun bir önemli bölümüne daha. Avukat diyor ki, “Müvekkilimiz, faaliyet gösterdiği ülkelerin mevzuatlarına her daim riayet eden ve bu doğrultuda bütün faaliyetlerini hukuka uygun şekilde temin ettiği lisanslara istinaden gerçekleştiren Türkiye’nin ve Kıbrıs’ın önde gelen şirketidir.”
Peki sormazlar mı adama; “Madem AKSA faaliyet gösterdiği ülkelerin mevzuatlarına riayet ediyor. Buülkede yasalara uymadığınız için kaç kez cezalandırıldınız? Neden 12 asgari ücret tutarında cezaya mahkum edildiniz?” Türkiye’de hava kirliliğinden dolayı hiç cezalandırıldınız mı? Cezalandırılmaya kalkışıldı da ört bas mı ettirdiniz?
Biz Star Kıbrıs gazetesi olarak yaptığımız haberlerle ilgili AKSA yetkililerine söz hakkı tanıdık. Ancak bu konuda AKSA yetkilileri çekimser kaldı. Herhangi bir şekilde cevap hakkı kullanmaktan imtina etti. AKSA yetkilileri, bölge halkının çevre kirliliğiyle ilgili yaşadığı endişe konusunda hiçbir duyarlılık göstermedi. Sessiz kaldı.
Biz yaptığımız haberlerimizle çevre halkının endişelerini dile getirdik. Sadece bölge halkının değil, en üst düzeydeki yetkililerin yaptıkları açıklamaları kamuoyuna yansıttık. Şimdi ise AKSA yetkilileribizi susturmak için düğmeye bastı.
Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin İstanbul’daki büyük mitinginde Twitter’e değinmiş, Twitter’inABD, İngiltere’nin kurallarına uyduğunu, bu ülkelerle işbirliği yaptığını ama mesele Ukrayna, Mısır, Türkiye olunca Twitter’in çıkıp özgürlükten bahsettiğini dile getirerek “Burası muz cumhuriyeti değil, Türkiye Cumhuriyetidir” demişti.
Peki biz de şunu soruyoruz; faaliyet gösterdiği ülkelerin mevzuatlarını her daim riayet eden ve bu doğrultuda bütün faaliyetlerini hukuka uygun şekilde temin ettiği lisanslara istinaden gerçekleştiren Türkiye’nin ve Kıbrıs’ın önde gelen şirketlerinden biri olan AKSA’nın ülkemizde yasalara uymadığı ortada değil mi? Burası Muz Cumhuriyeti mi?...