“Özel Hayatın Korunması ve Hayatın Özel Alanı’nın Korunması Yasası” basını ikiye bölmüş vaziyette. Kimileri yasanın haber alma, haber verme özgürlüğüne darbe vurduğunu söylerken, kimileri de basın özgürlüğünün özel hayatın teşhir edilmesi olmadığına vurgu yaparak yasaya destek çıkıyor.
Buradaki ince nüansa değinmeden önce basının görevini ve haberin ne demek olduğunu yeniden hatırlatmak gerekmekte. Yani basının sadece ayna görevi gördüğünü, gerçeği olduğu gibi yansıtma yükümlülüğüne haiz olduğunu söylemek…
Bilindiği gibi, haber yazılarında inandırıcılık, belgelere dayanma, olayı tüm boyutlarıyla aktarma, yansız davranma, okuyucunun farklı yorumlamasına imkân vermeyecek şekilde, açık ve anlaşılır bir dil ve üslupla aktarılması gibi unsurlara dikkat edilmek durumdadır haberi ulaştırmakla görevli olan kurum, kişi ve kişiler.
Halk arasında heyecan yaratan haberler sansasyonel haber olarak nitelendirilirken, doğru olmayan haberlere ise asparagas denir.
İki paragraflık ‘iletişime giriş’ dersi verdikten sonra gelelim esas konumuza…
Sosyal medyanın ve iletişim araçlarının yaygınlaşması nedeniyle bugün herkes muhabir, herkes haberci olmuş durumda. Medyayla hiç alakası olmayan ve medyanın ‘M’sini bilmeyen kişiler ünlü kişilerin özel alanlarındaki fotoğraflarını çekerek, medyaya servis etmekte veya kendi sosyal paylaşım sitelerinde paylaşarak mutlu olmaktalar, karşıdaki kişiyi hangi durumlara düşürdüklerini bilmeden…
Bugün Türkiye’de konuşulan tape’ler ve ortaya çıkacağı söylenen CD’ler de bu hastalıklı düşüncenin ürünüdür. Bilmemkimin seks kasedi çıkacak ve o kişinin siyasi hayatı bitecek türünden reklamlarla halkın merakı celbedilmekte ve esas önemli konuların üzeri örtülmek istenmektedir.
Burada seks kaseti çıkan/çıkacak siyasiyi değil, o kaseti çeken, servisini yapan, yayan kişilerin kınanması, bu kişilerin en ağır cezalarla cezalandırılması gerekmektedir.
Halk demelidir ki “bana ne kardeşim o kasetten. Bana bir faydası var mı? Sen benim hakkımı korumak için ne yapıyorsun, sevmediğin ve kirli bulduğun siyasi düzene karşı, nasıl bir alternatif düşünüyorsun? Projen var mı? Kaynağın var mı? Desteği nereden alıyorsun?”
Yukarıda sözünü ettiğimiz ince nüans budur işte. Haberin, haber alana sağlayacağı fayda. Şayet bir haber, alıcının işine yarıyor, onun ufkunu açıyor, onu bilgilendiriyor, onu uyarıyor ve onu mutlandırıyorsa, o haber amacına ulaşmış demektir. Başkasının kiminle ne yaptığı, ne yediği, ne içtiği-bizim hakkımızı yiyip içmiyorsa- ruhumuzun sefil röntgenci tarafını açığa çıkarmaktan başka bir işe yaramaz.
KKTC’de çıkan yasada ortaya konan da budur. Özel hayatı korumak, haber alanını, haberin tanımıyla harmanlamak, yani paparazzilikle gerçek haberciliği ayırmak.
Ne mutlu ki Star Kıbrıs medya grubu tüm bu hassasiyetler doğrultusunda hareket etmekte, haber yaparken iki tarafın fikir ve görüşlerine başvurmakta, kurmaca bir dünyayı değil, gerçek hayatı yansıtmaktadır. Kamu yararı ilkesini düstur edinen Ada Tv ve Star Kıbrıs Gazetesi yasa çıksa da, çıkmasada aynı minval üzere habercilik yapmaktadır.