Kıbrıs sorununun çözümünün ivme kazanmasıyla Rum kesiminin eski katı tutumu da törpüleniyor. ABD’nin Lefkoşa Büyükelçisi John Koenig’in, Kıbrıs Rum Yönetimine “önce adaya barışın gelmesi için kolları sıvayın, sonra da Kıbrıslı Türklerle adilane bir şekilde paylaşacağınız doğalgazı, borularla Türkiye üzerinden AB’ye gönderin” demesi Kıbrıs sorununun şöyle veya böyle ama illaki çözüleceğini ortaya koyarken, Rumların akıl/izan dengesiyle hareket etmelerine neden oluyor.
İsrail’in doğalgazı Türkiye üzerinden borularla AB’ye taşıma yönünde çeşitli arayışlara girmesi, Rum kesimini, -siyasi aklı bırakıp- ekonomik akılla düşünmeye mecbur bıraktı.
Hele hele Türkiye’den gelecek su ve getirilmesi planlanan elektrik projelerine eli mahkum Rum’un…
Anadolu’dan Kıbrıs adasına borularla gelecek olan suyun karadaki altyapı çalışmaları ve baraj yapımı neredeyse bitmiş durumda. Alaköprü Barajı belli bir müddet sonra su tutmaya başlayacak ve Kıbrıs’a gönderilecek suyu biriktirecek.
Su gelince, Kıbrıs adasının binlerce yıl çektiği kuraklık sona erecek. Toprakta asırların oluşturduğu tuzlanma ve çöllenme de yavaş yavaş yok olacak Anadolu’dan gelecek olan bereketi ile.
Kıbrıs’ın kaderini değiştirecek denli önemli bir proje olan su projesine her nedense bazı kesimler karşı çıksa da, Güney Kıbrıs da bu sudan istifade edecek. Zira Güney Kıbrıs’ın susuzluğa çare olarak kullandığı arıtma tesisleri çevre ve doğanın en büyük düşmanı.
Sebebi, arıtma tesisinin sistemi: Üç metreküp su çeken tesis, (buna ters filtre deniyor) bir metreküpü alıyor, bir metreküp içindeki tuzu, diğer iki metreküpe aktarıp, tekrar denize gönderiyor. Günde 30 bin metreküp su alan tesis, 60 bin metreküp suyu denize gönderiyor. Güney’de 8-10 tane olan arıtma tesisi her gün yaklaşık 600 ton kirli suyu denize bırakıyor. Dolayısıyla denizdeki normal tuzluluk oranı 1025 gram civarlarındayken, bu oran 1045’e çıkmış durumda.
Yani, Güney Kıbrıs bugün istediği kadar nazlansın, yarın bu suyu almak zorunda. KKTC’yi tanırdım, tanımazdım diyerek biraz ayak sürür gibi görünsede, bir şirket kurdurup, “muhatabım Türkiye’dir” diyecek ve bu suyu alacak. Başka yolu yok.
***
Türkiye’den getirilmesi planlanan elektrik de, Kıbrıs Türkü’nün elinin güçlenmesi adına büyük bir koz olacak. Çünkü KKTC Türkiye’den gelecek elektrikle,Avrupa’nın, Balkanların, Ortadoğu’nun ve Kafkasların elektriğini birbirine bağlayan enterkonnekte sistemine bağlanacak. Sadece alım değil, satım da yapan bu ağ sistemi sayesinde yüzde 40 kapasiteyle çalışan Kıb-Tek’in kapasitesi yüzde 100’e çıkacak. Bu sayede personelin maaşının birim fiyatına oranı yüzde 16’larda seyrederken, yüzde 5’e, 6’ya düşecek. Bunun anlamı maliyetin ucuzlaması. KKTC’nin Güney’e elektrik satar duruma gelebilmesi ve en önemlisi ekonomik olarak güçlenmesi.
Bir ara Yunanistan’dan, İsrail’den, şuradan buradan su getirme planları yapan Güney Kıbrıs, hiçbir şekilde duygusal davranacak durumda olmadığı gibi, bunları elinin tersiyle itme lüksüne de sahip değil. Adaya gelen su ve elektrik Güney Kıbrıs için de büyük nimet.