Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun geçtiğimiz günlerde Türk tarafının talepleri ile Rum tarafının talepleri arasında dağlar kadar fark olduğunu söylemesi dikkatlerden kaçmadı.
Eroğlu’nun ifadesine göre Kıbrıs Rum tarafı 160 bin kişi için toprak istiyor.
60 bin Kıbrıslı Rum’un da 1974 öncesi Kuzey Kıbrıs’ta bıraktığı mülk üzerinde birinci tercih hakkı bulunması talep ediliyor.
Rum tarafı toprak taleplerinin yanı sıra, dönüşümlü başkanlıktan da geri adım atmış durumda.
Avrupa Komisyonu’nun Genişleme ve Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Stefan Fülede Kıbrıs sorunuyla ilgili müzakerelerde AB temsilcisinin yer almasını, Maraş’ın da, 1974 öncesi sahiplerine geri verilmesini talep ediyor.
Kıbrıs Rum Yönetimi’nin bu tavrı ile KKTC'nin 14 Aralık 2013 tarihinde ABD ve Birleşmiş Milletlere sunduğu ‘Ortak Deklarasyon Taslağı’nda, Türk tarafının Kıbrıs'taki kırmızıçizgileri yerle bir oldu.
Türk tarafı, verdiği tavizlerle Annan Planı’ndan da geri adım atmasına rağmen, Rum tarafı taslağı reddediyor ve daha fazla taviz istiyor.
Türk tarafının daha önce ‘kırmızıçizgilerim’ dediği, ancak ‘14 Aralık Deklarasyonu’nda geri adım attığı noktalar şöyle:
• KKTC bugüne kadar müzakerelerde “En son, toprak konusunu konuşurum” şartından vazgeçiyor.
• Annan Planı’ndaki haritadan geri adım atılıyor; toprak yüzde 23'ten yüzde 18'e geriliyor.
• Metinde, “Oluşturulacak yeni devletin hükümranlığı Kıbrıs Türk ve Rumlarına dayanır” deniyor. Türk tarafının olmazsa olmazı; 'İki Halk' tanımı çıkarılıyor.
• Rum tarafı “Hiçbir taraf diğeri üzerinde hükümranlık, otorite ve tahakküm kuramaz” cümlesini bütünüyle reddediyor.
• Müzakerelerde güven artırıcı bir ortam yaratmak için; Maraş'ın iade edilmesi, liman ve havaalanlarının açılması şartı konuyor.
Bugün 1950’lerden bu yana çözüm aranan Kıbrıs sorununda adadaki gerçeklerin kabul edilmesi dışında başka bir çözüm olanağı görülmüyor.
Kıbrıs Türkleri ve Türkiye kendi lehlerine olmamasına rağmen Annan Planı’nı kabul ederek büyük fedakarlıklar yaptı.
Ancak Rumlar,adanın tamamına hakim olabilme imkanı sağlayan ve Kıbrıs Türklerine hiçbir sağlam hukuki güvence vermeyen Annan Planı’nı dahi reddederek uzlaşmazlık göstermişlerdi.
Rum tarafı hiçbir hakkından feragat etmeyeceğine göre, ABD ve Avrupa, Rum kesimi ne isterse, Türkiye'ye baskı yapıp bunu sağlamak isteyecektir. Rumların küçük şeylerle yetineceğini de düşünmek saflık olur.
Kıbrıs meselesinde, bu şartlarda, bundan sonra ne yapılacağını düşünmek gerekiyor.
Konfederasyon veya federasyon ama federal ortaklık şeklinde, iki bölgenin de güçlendirildiği bir siyasi çözüme ulaşmak gerekiyor.
Ama sorun da burada.
İki taraf, bu noktada uzlaşamıyor.
AB, adanın bölünmüşlüğünü kaldırmak istediğini söylüyor.
Ancak Avrupa'dan güç alan Rumlar, türlü türlü entrikayla bölge üzerindeki tarihi emellerini gerçekleştirmek istiyor.
Kıbrıs, yalnızca gelecekteki yeni tehditlere karşı ilk direnme noktası olduğu için değil, adanın Türkiye için taşıdığı stratejik önem için de bırakılmaması gereken bir mevzi.
Bunun için çok iyi düşünmek gerekiyor….