Din İşleri Başkanlığı’na Talip Atalay’ın atanmasından bazı kesimler rahatsız oldu.
Aslında Atalay’ın Din İşleri Başkanlığı’na atanması ile kurum layık olduğu itibarı kazandı.
Ancak bu durumdan rahatsız olan ve kurumu itibarsızlaştırmaya çalışan çevrelerce kurdurulduğu iddia edilen ve din işleri kurumundan sadece üç üyesi bulunan ve bu üyelerden kendine vazife çıkaran bir sendika, bütün mesaisini Talip Atalay’ı hedef alarak asılsız ithamlarla kurumu itibarsızlaştırmaya harcaması dikkat çekiyor.
Tarih sayfalarını geriye çevirdiğimizde Din İşleri Başkanlığı’na Prof. Dr. Atalay gelene kadar kurumda kayda değer herhangi bir gelişme yaşanmadı.
Atalay göreve geldikten sonra tarihte ilk defa görevliler camilerinde tek tek ziyaret edilerek görüşüldü.
Atalay’ın girişimleriyle ihtiyaç duyulan ulaşım ve makam araçları, Türkiye’deki resmi kurumların katkılarıyla alındı.
Din İşleri Başkanlığı hak ettiği dini ve tarihi değere uygun temsil kabiliyetine kavuştu.
Din hizmetlerinin kalitesinin yükseltilmesi için 30 personel TSE Kalite Yönetim Sistemi Eğitimi alarak, TSE ve Din İşleri Başkanlığı arasında sözleşme imzalandı ve uygulamaya kondu.
Din İşleri Başkanlığı’na personel alımında Diyanet İşleri başkanlığıyla yapılan protokolle ilahiyat ve İmam-Hatip mezunu 40’a yakın aday Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı Bolu Eğitim Merkezi’ne yeterlilik eğitimine gönderildi ve başarılı olan 30 kişi göreve alındı.
Tüm baskılara rağmen 6 ilçede temsilcilikler açıldı.
Türkiye ile istişare edilerek bir temsilci (müftü) de (Hala Sultan Tekkesi’ne bir ofis açtırılıp) Güney Kıbrıs’a atandı.
Kurumda bir eğitim seferberliği başlatıldı ve İlahiyat mezunu sayısı bugün 50’ye yaklaştı.
İktidar ve muhalefet partileri ve basın kuruluşlarıyla sıcak ilişkiler kuruldu ve bütün etnik gruplarla görüşmeler yapılarak kuruma itibar kazanıldı.
Atalay’ın KKTC makamları, BM yetkilileri ve Güney Kıbrıs’taki dini liderleri ile yaptığı görüşmeler BM raporlarında övgüyle yer aldı ve Cenevre görüşmelerine katılarak barış sürecinde önemli görevler üstlenildi.
Yukarıda saydığımız faaliyetler neticesinde bugün Din İşleri Başkanlığı ülkenin en istikrarlı ve itibarlı kuruma olma yolunda önemli mesafeler kat etti.
Ancak ne yazık ki, Din İşleri Başkanlığı’nın ilerlemesini, istikrarlı bir kurum haline gelmesini hazmedemeyen bazı odaklar, asılsız iddialar ve karalama kampanyalarıyla haksız saldırılarda bulundu.
Din İşleri Başkanı Talip Atalay’ın haksız saldırılara maruz kalması, kurum ve çalışanlarını da derinden üzüyor.
Sürekli ve planlı olarak yapılan asılsız ve karalamaya yönelik ortaya atılan iddialar Din İşleri Başkanlığı’nı yıpratıyor.
Din İşleri Başkanlığı’nda çalışanlarının görev motivasyonunu olumsuz etkiliyor.
Bu tür olumsuz faaliyetler içerisinde bulunanlar sürekli basını da kullanarak yalan yanlış haber yaptırması kurumun itibarını bilinçli olarak zedeliyor.
Ne yapacaktı Talip Atalay..
Bütün gün oturarak gününü gün mü edecekti?
Hiçbir iş yapmayacak mıydı?
Atalay’ı artık rahat bırakın…