Geçtiğimiz günlerde Erçin Şahmaran’ın programınaİnşaat Taşeronları Birliği’nin üyeleri konuk oldu. Ülkedeki kayıt dışılığa dikkat çekilen programda önemli iddialar ortaya atıldı.
Şöyle dedi Birlik basın sözcüsü Kazım Denizci, “Lefkoşa sanayi bölgesinde çalışanların yüzde 80 kayıt dışı ve kaçaktır. Vietnam, Nijerya başka üçüncü ülkelerden insanlar var. Anadolu’dan gelen insan sayısı artık çok az. Türkiye de yaşam koşulları iyileştiği için insanlar gelmiyor. Burada bir de vicdan sorunu var. Çok büyük bir otele gittik. 165 kaçak çalışan, pasaportları alınmış, üç aylık maaş alacakları var. Esir kampı gibi adeta. Bir hafta sonra ölümlü kaza oldu orada. Çünkü hiçbir tedbir alınmadı. Yazık. Kazalar oluyor, insanlar güvencesiz, ölüyor, sakat kalıyor. Biz bu kadar aciz miyiz?”
İddialar korkunç. İnsan teşbihte hata olsun istiyor, abartılmış olsun…
Ancak anlatılanlar abartı olmadığı gibi, KKTC gerçeğinin yarısı bile değil. Zira konsomatrislere “alo” hattı koyarak el uzatan devlet, esir gibi çalıştırılan yabancılara aynı şefkatle yaklaşmıyor.
Açık açık yerlerini yazalım ki, denetim yapsınlar. Girne Liman’da çalışan birçok yabancı işçinin, -çoğu Pakistan uyruklu- sabah saat 09.00’da başladıkları mesaileri dükkan kapanana kadar sürüyor. Yani bazen 02.00 bazen 03.00 gibi evlerine gidiyor bu kişiler.
Asgari ücretle çalışan bu kişilerin pasaportu işyerlerinde. Pasaportu işe girerken alıyor işveren… Çalışma izni yok. Çünkü bunların çoğu öğrenci. Okula gitmek için dahi izin vermiyorlar çocuklara. “Bu şartlarda çalışırsan çalış” diyorlar ki çocukların mecburen çalışacağından eminler.
Neden mi?
Çocuklar itiraz edemiyorlar çünkü içerde alacak paraları var. Bırakıp gittiklerinde onu da alamamaktan korkuyorlar. Çok azı bıçak kemiğe dayanınca alacağını bırakıp gitmeyi göze alabiliyor.
Bildiğiniz esir kampı işte.
Türkiye’den gelenlere “ekmeğimize ortak oldular” diyerek, her fırsatta kapıyı gösterenler nedense kendi yaptıkları insanlık ayıbına karşı sükut kalmaktalar. Oysaki yabancı işçiyi kendilerine tercih eden yine kendi insanları. “Bir Kıbrıslı çalıştıracağıma 3 yabancı çalıştırırım” düşüncesindeki sermaye sahipleri, mesai saatlerini çifte katlayarak, “bir Kıbrıslı çalıştıracağıma 5 yabancı çalıştırırım” mantığına/kârına ulaşıyor.
Çalışma Bakanlığı’nın bu konuda acil önlem alması ve kayıtdışılığa son vermesi şart. Ülkeye okumak için gelen ancak okul harçlığını çıkarmak için bir işte çalışan gençlere de, öğrenci çalışma izni çıkarmak kaydıyla part-time, sağlıklı bir çalışma ortamı sağlamalı hükümet.
Bakanlık bilgi isterse, bizde var. Ezilen ve yabancı bir ülkede olmasından dolayı sesini çıkarmayan gençlerin arasından konuşanlar da çıkacak, tıpkı bize konuştukları gibi. Paraya ihtiyacı var insanları diye eza cefa içinde çalıştırmak, maaşlarını gününde ödememek, insani koşullardan uzak bir yaşam sürmesine neden olmak, sömürmek, hiçbir işverene yakışmazsa, buna seyirci kalmak ta devlete yakışmaz.
Buradaki bir başka sıkıntı da, ucuz istihdamdan doğan kalite düşüklüğüdür. Yorgun bir personelle turizm hizmeti veren bir dükkanın müşteriye kaliteli hizmet vermesi mümkün değildir.