Silah eninde sonunda patlar

İntihar haberlerinin fazla detaylı verilmesine ve Werther etkisi yaratılmasına karşı olmakla birlikte, (Bir intiharın ardından birbirini takip eden intiharlar Werther Etkisi olarak tanımlanıyor) intiharın enstrümanları konusunda konuşulmalı derim.

İntihar haberlerinin fazla detaylı verilmesine ve Werther etkisi yaratılmasına karşı olmakla birlikte, (Bir intiharın ardından birbirini takip eden intiharlar Werther Etkisi olarak tanımlanıyor) intiharın enstrümanları konusunda konuşulmalı derim.
İntihar edenlere bakınız veya cinnet geçirip birkaç kişiyi öldürenlere…
Çoğu silah taşıma ruhsatı olan kişilerdir. Polis, asker, gardiyan vs…
Ki bu kişiler çoğu zaman sizin bizim gibi kendi halinde insanlardır. Şanssızlıkları öfke anında yanlarında silah bulunmasıdır.
Hepimiz dönem dönem ruhsal çöküntüler yaşar, bırakın çöküntüyü bir anda birilerinin gırtlağına çökecek kadar öfkelenebiliriz.
Kendi canımızdan geçtiğimiz gibi, karşımızdakini bir kaşık suda boğacak hale geldiğimiz olur. Silahımız olmadığı için bu süreci atlatmak için yarım kova gözyaşı dökmek yeter. Ya da bağırıp çağırmak…Sonrasında hayatımıza devam ederiz.
Birde kazası vardır bu işin. Çocukların silahı kurcalarken hayatlarından olduğu veya bazı kutlamalarda patlatılan silah masum insanların hayatına mal olabilir.
O yüzden mesleki mecburiyetleri olmayan insanların silah taşımalarını tasvip etmediğim gibi mecburiyeti olanların da mesai bitiminde –şayet göreve gitmeyeceklerse- işyerinde bırakmaları gerektiğini savunurum.
***
Geçtiğimiz yıllarda bireysel silahsızlanma konusuyla ilgili olarak Türkiye’deki Umut Vakfı Başkanı Nazire Dedeman Çağatay’la bir mülakat yapmıştık. Umut Vakfı’nın kuruluşunun çok hazin bir hikayesi vardır, birçokları bilir ama bilmeyenler için anlatalım; Umut Vakfı, 1993 yılında, 'Bireysel silahsızlanma' temelinde kurulmuş toplumsal bir vakıf. Vakfın kuruluşuna neden olan olay, Dedeman oteller zinciri sahibi Dedeman ve Önal ailelerinden, Nazire Dedeman'ın oğlu, 17 yaşındaki Umut Önal'ın, 28 Eylül 1993 günü, arkadaşının silahından çıkan kurşunla hayatını kaybetmesi. Umut’un pırıl pırıl yüzü gözümüzün önünden gitmemişti yıllarca. Liseden arkadaşıydı vuran. Kaza dendi. Ki kaza olma olasılığı yüksekti zira Umut’la, kendisini vuran iyi arkadaştı. Kaderin bir tecellisi diyelim, kendisini vuran kişi yıllar sonra Kuzey Kıbrıs’ta meydana gelen bir kurşunlama olayı nedeniyle 10 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı.
Neyse konumuza dönelim; Nazire Dedeman Çağatay, İngiltere’de poliste silah olmadığını anımsatarak, “Her ülkenin koşulları farklıdır ama her şeye rağmen mesai bitiminde kolluk güçlerinin silahları işyerlerindeki kasalarda muhafaza edilebilir. Aynı zamanda silah taşıyan personelin yakından takip edilmesi lazım” demişti.

Aynı zamanda silah taşıyan personelin yakından takip edilmesi gerektiğini vurgulayan Çağatay, “Maddi sıkıntı içinde mi, özel hayatında problemleri mi var? Bunlar silah elindeyken kendisi ve çevresi için sorun yaratabilecek mevzular. Bu takibin en sağlıklı yöntemi de psikolojik gözetimden geçer. Düzenli terapi görmeleri çok önemlidir. Çok zor bir meslekleri var. Bu nedenle devlet bu meslek guruplarına özel destek vermeli” ifadesini kullanmıştı.

Silah ediniminde heyet raporu alındığını ifade eden Çağatay, bu raporuno an için verebileceğini ancak ruhsat aldıktan 6 ay sonra işi iflas eden, eşinden ayrılan birinin psikolojisinbozulabileceğini, dolayısıyla silah ruhsatı verilmesi konusunda çok dikkatli olması gerektiğini söylemişti.
Nazire Dedeman Çağatay’ın söylediklerine imza atmamak mümkün değil. Yukarıda da söylediğimiz gibi en fazla intiharların polisler, askerler, gardiyanlar ve silah taşıyanlar arasından çıktığı bir realiteyken, bu kişilerin ani öfkelere kapılabilecekleri, ruhsal olarak inişe geçtikleri dönemler yaşayabilecekleri, şizofreni, paranoya gibi rahatsızlıklara kapılabilecekleri, hayatın acılarıyla karşılaşabilecekleri göz ardı edilmemeli ve silah taşıyanlar yakinen takip edilmeli. Polis teşkilatı içindeki tüm birimlere ve kışlalara, psikolojik danışmanlar istihdam edilmeli.
Polisin ruh hali içerden tespit edilmeli.
Ve en önemlisi silah öldürmeye yaradığı ve eninde sonunda patlayacağı unutulmayarak, -çok elzem durumlar dışında-silahların mesai bitiminde işyerinde bırakılması uygulamasına geçilmeli. KKTC gibi güvenli bir ülkede, bu uygulamanın, olumsuz yan etkilerinin olmayacağı garantidir.





Bu haber 9638 defa okunmuştur

:

:

:

: